Düşen tuğlayı unutmayın!..- Muhammet GÜMÜŞ- Yeni Meram Gazetesi
Son zamanlarda öyle hızlı bir hayat yaşıyoruz ki, hangi yöne baksak fırtınalı bir koşturmacanın içinde buluyoruz kendimizi.
Gerek siyasi, gerek ekonomik, gerekse de iklimsel olarak birbirinden tuhaf bir süreçten geçiyoruz. Hafta boyunca yaşanan ve rekorların kırıldığı döviz hareketliliği gündemin ana konusu olurken buna bağlı gelişen olaylar tarihsel olarak hafızalarımıza girmiş oldu.
Durum öyle bir hale geldi ki, döviz hareketliliği nedeniyle kimse ne mal satabildi, ne mal alabildi. Kısacası hafızamız, mantığımız kısa devre yaptı.
Ama anlamadığım ve birçok kişinin de anlamadığı bir durum da doların yükselmesinin yanında, birçok hammaddenin dolarla alınıp satılmasına bağlı olarak 10 dolarlık bir ürünün 15 dolar olmasıydı. Yani dolar miktarı sabit kalması gerekirken kur artışının yanında bir de rakam artışı eklenmiş oldu.
Buna ister küresel saldırı diyelim, ister fırsatçı günü...
Dedim ya birbirinden hızlı gelişmeler yaşanıyor, bazen mevcut olaylara nereden gelindiğini dahi unutabiliyoruz. Bunu güzel bir alıntı ile anlatmak gerekirse şöyle ifade edebilirim:
“ Üniversite öğrencisi mantık yürütme sınavında.
Profesör soruyor: Uçakta 500 tuğla var. Biri düştü, kaç tane kaldı?
Öğrenci: 499.
- Doğru. Peki, bir fili kaç adımda buzdolabına sokarsın?
- Üç adımda. Buzdolabının kapağını açarım; fili sokarım, buzdolabını kapatırım.
Profesör: Doğru! Peki, zürafayı kaç adımda sokarsın buzdolabına?
- Dört adımda. Buzdolabını açarım; fili dolaptan çıkartırım, zürafayı dolaba sokarım, buzdolabını kapatırım.
- Doğru! Aslanın doğum gününe tüm hayvanlar gitmiş, biri hariç. Hangisi?
Öğrenci: Zürafa. O hâlâ buzdolabında.
- Doğru! Peki, bir nine timsahların yaşadığı bataklıktan karşıya geçmek istiyor. Bataklıkta kaç timsah var?
Öğrenci: Sıfır. Çünkü timsahların hepsi aslanın doğum gününde.
Profesör: Doğru. Nine bataklığı geçmeye başlamış, fakat ölmüş. Neden?
Öğrenci: Kafatasının çatlaması sonucu.
Profesör: Nasıl yani ya?
Öğrenci: İlk sorudaki tuğla! Uçaktan 1 tuğla düşmüştü ya, işte o tuğla ihtiyarın başına düşmüş.
Profesör: Hadi be …. Bu da doğru. Aferin...”
İşte bizim durumda aynı profesörün durumu gibi, kendi yaşadığımız süreçlerin şaşkınlığı içindeyiz.
Tabi ana konu ekonomi olunca, çevremizde olan diğer gelişmeler ikinci plana düşebiliyor ancak açıklanan veriler ve raporlar karşımıza gelince durumun vahametinin daha büyük olduğunu görmemiz gerekiyor.
Şöyle ki; ülkemizin 'tahıl ambarı' olarak bilinen Konya Ovası'nda kuraklık nedeniyle 2020- 2021 sezonunda buğday ve arpa hasadında 1 milyon ton verim kaybı yaşandığı açıklanırken küresel iklim değişikliğinin getirdiği sorunlarla karşı karşıya kalan şehrimizde, birçok gölün kuraklık nedeniyle kurumaya başladığı ve felaketin eşiğine gelindiğinin görüntüleri tedirginliğimizi artırıyor.
Konya Ovası'nın en önemli su kaynaklarından Suğla ve Türkiye'nin en büyük tatlı su kaynağı Beyşehir Gölü'nde, yer yer kıyıdan 100 metreye kadar çekilmelerin olduğu gözlenirken en büyük umut beklenen yağışlara kaldı. Hafta sonu aralıklarla yağış görmüş olsak da bunun yaşanan kuraklığa çare olup olmayacağı tartışılır tabii ki.
En büyük duamız, böyle bir kurak dönemin ardından yağışlı bir sürece girmek ve o rahmetin ileriki süreçte yaşanacak sıkıntıların önüne geçmesidir. Yoksa kuraklık böyle birkaç yıl daha devam ederse, daha vahim su çekilmeleriyle karşı karşıya kalabilir ve tarımsal faaliyetlerin sonunu görebiliriz.
Kalın sağlıcakla…