DÜNYAYI ERKEN KALKANLAR YÖNETİR- Lütfi AYHAN- Yeni Meram Gazetesi
Dünya tarihine baktığımızda imparatorluk (dini, dili kültürü farklı birçok milleti içinde barındıran, geniş coğrafyalara uzun süre hükmeden ve dünyanın “ağası! Olan büyük devletler) kurma başarısı göstermiş pek fazla millet yok. Roma, Osmanlı, İngiltere… ilk akla gelenler. Günümüzde ise ABD bu konuda (şimdilik) bir numarada bulunuyor. Ekonomik ve askeri güç sıralamasında devletler şöyle sıralanıyor: ABD, RUSYA, ÇİN, ALMANYA, İNGİLETERE, FRANSA, JAPONYA, İSRAİL, G. KORE, SUUDİ ARABİSTAN, BAE, KANADA, İSVİÇRE, HİNDİSTAN, AVUSTRALYA, TÜRKİYE, İTALYA, KATAR, İSPANYA, İSVEÇ…
Görüldüğü üzere ilk 10 devlete baktığımızda hepsi ayrı ırklardan, hepsi ayrı dinlerden, hepsi farklı kıtalardan. Kimisinin zenginliği/ gücü bilimden (ABD), kimisininki disiplinli çalışmadan (Almanya, Japonya) , kimisininki ise Allah’ın verdiği doğal kaynaklardan (Suud petrol) den… İlk 8’deki devletlerin bir özelliği daha var bu devletlerin halkları erken yatıp erken kalkan insanlardan oluşuyor. Bu özellik hem fertler için hem de cemiyetler için önemli bir ölçüt. Etrafınıza bakın maddi manevi başarı sahibi olan insanlar erken yatıp erken kalkan ve düzenli, disiplinli bir hayat süren kişiler arasından çıkmıştır.(istisnalar kaideyi bozmaz)
Aslında bizim (yani Müslümanların ve Türklerin) kültürümüz erken yatıp erken kalkmayı teşvik eden ve uygulayan bir kültürdür. Bir kere dinimiz beş vakit namazı farz (mejbur) kılıyor ki sabah namazı için şafakta/fecrde kalkmak gerek. Selçuklu ve Osmanlı atalarımız da güne güneş doğmadan başlarlarmış. Tanzimat’tan sonra başlayan (yanlış) batılılaşma akımı ile yavaş yavaş kültürümüzden kopmalar başlamış ki bunlardan biri de geç yatıp geç kalkma hastalığı olmuş. İslam öncesi Türk atalarımız da hem geçim vasıtalarının onları zorlaması, hem de inançları gereği (Gök Tanrı inancı) sürülerini otlatmak, av yapmak için erken kalkarlarmış.
Geç kalkma hastalığı ülkemizde son yıllarda iyice arttı. Kültürümüzde "Rızıkların dağıtıldığı zaman" olarak kabul edilen şafak/fecr vaktinde insanlarımızın önemli bir bölümü maalesef uykuda oluyor. Böylece hem maddi hem manevi sağlığımız zarar görüyor. Gençlerimizin büyük bölümünün hayran olduğu ve gitmek için adeta çırpındığı (bazı ülke insanlarının ise bu uğurda can verdiğini her gün görmekteyiz) Avrupa ülkelerinin çoğunda hayat gün doğmadan başlar, yatağa giriş saati ise bizden çok erkendir. O ülke vatandaşlarının çoğu erken yatar. Gece ışığı geç sönen evlerin sahipleri İslam ülkelerinden gelenler ile başta Afrika olmak üzere diğer kıtaların insanlarıdırlar.
Bunları yazmamın sebebi maalesef insanımızın önemli bir bölümü geç yatıp geç kalkma "hastalığına" yakalanmış durumda. Cep telefonu başta olmak üzere tablet ve bilgisayarlar ve bunların sağladığı internet uygulamaları (oyunlar, videolar, sosyal medya mecraları) gençlerimizi esir almış gibi.
HAVA TEMİZ KALP TEMİZ YÜREKLER TAZE
Bu olumsuz gelişmelere çareler arayan bilim insanlarımız, düşünürlerimiz, üniversitelerimiz elbette birçok çalışmalar yapıyorlar. (Çünkü bu hayat tarzı sadece geç yatıp geç kalkmayı körüklemiyor hareketsizliği, içe kapanmayı, sabırsızlığı, tembelliği beraberinde getiriyor.) Bu çalışmalara müşahhas/somut bir örneği Konya Büyük Şehir Belediyesi birkaç yıldır veriyor/ yapıyor (https://camiyegel.konya.bel.tr/) belirli bir yaş grubundaki çocukları 40 gün sabah namazına davet eden Belediye bunu başaran çocuklara bisiklet hediye ediyor. Bu yıl yaklaşık 26. 000 (26 bin) çocuğun başvurduğu bu etkinlik yakında bitiyor. Konya Büyük Şehir Belediyesi, "mademki dünyayı erken kalkanlar yönetiyor o zaman biz de çocuklarımıza bu alışkanlığı erkenden kazandıralım dercesine bu güzel etkinliğe imza atmış. Bu hoş ve anlamlı çalışmaya torununu götüren bir dede olarak alkış tutuyorum. Meram'da, seherin o bereketli vaktinde, çeşit çeşit ağaçların serinliğinde, egzoz kokularından ırak, motor seslerinden cüda, horoz ve kuş seslerinin arasında camiye gidip namaz kılmak… Namazdan çıkarken en temiz havaları solurken güneşin doğumuna şahitlik etmek çok kıymetli bir kazanç. Birlikte dua edelimde o minik eller duaya kalktığında, o temiz alınlar secdeye vardığında, o günahsız dillerden dökülen dualar Rabbimizin katına ulaştığında inşallah karşılık bulsun. Bu temiz yüreklerin hatırına rabbimiz başta Konya’mız olmak üzere ülkemizin tümüne, tekmil ümmete ve bütün adem oğullarına barış, esenlik, bereket, huzur ve mutluluk versin (Amin)
Gelecekte dünyayı (adaletle, saadetle) yönetecek bu minik kalplere, bu taze yüreklere en içten sevgilerimi ve muhabbetlerimi sunarken bu çalışmada emeği olanları da en içten duygularla selamlıyorum.