Devlette Liyakati Terk Etmenin Sonu Hüsrandır (2)- Hüseyin TOPTAŞ- Yeni Meram Gazetesi
Hz. Ömer’in (ra) Memur Tayini
“Hz. Ömer memurların tayini ve ataması konusunda oldukça hassas davranmış ve üzerinde titizlikle durmuştur. Bir memurun atanmadan önceki tüm mal varlığını tespit ve tahlil etmiş ve memuriyeti sona erdikten sonraki mal varlığı ile karşılaştırmıştır. Bu şekilde devletin ödediği yasal maaş dışında herhangi bir menfaat elde edip etmediğinin kontrolünü yapmıştır.
Hz. Ömer memurları tayin ederken şu konuşmayı yapmıştır: “Sizi, saltanat sürmek, tahakküm ve tasallut etmek için tayin etmedim. Siz hidayet rehberi olacaksınız. Herkes size uyacaktır. Müslümanların haklarını koruyorsunuz. Onları kötülemeyiniz ki, zillete uğramasınlar. Onları haksız yere methetmeyiniz ki şımarmasınlar. Kapılarınızı yüzlerine kapamayınız ki kuvvetliler zayıfları ezmesin. Kendinizi Müslümanlardan üstün görmeyiniz ki haksızlığa uğramasınlar.”
Hz. Ali, Mısır’a vali tayin ettiği Malik bin el-Haris el-Eşter’e yazdığı emirnamede adalet mefhumundan bahsederken şöyle der: “Nefsin hakkında, sana yakınlığı olanlar hakkında, tebaan arasında kendilerine meyil beslediğin hakkında, Allah’a ve Allah’ın kullarına karşı adaletten kat’iyyen ayrılma. Şayet böyle yapmazsan zulmetmiş olursun. Hâlbuki Allah’ın kullarına zulmedenin, Allah’ın kulları adına davacısı Allah’tır.” (Dr. Nurullah GÜNGÖR, İslam’ın ilk yıllarında liyakat meselesi)
Kanuni Dönemi Macar Sefirlerinden Busbecq’un Tespiti
“Kanuni dönemi Macar sefirlerinden Busbecq, Osmanlı yönetici sınıfının liyakatle başa geçtiğini belirtir. Sultan Süleyman’ın karargâhında bulunan herkesin geldiği makama kendi liyakati ve cesareti ile geldiğini; kimsenin ait olduğu soydan dolayı bir mevkii elde edemediğini; vazife ve memuriyetin itibar ile eşdeğer olduğunu; Sultan’ın görev ve makam tevcih ederken ne istirhama, ne boş ricalara, ne soyuna, ne de zenginliğine ve de şöhretine baktığını; bunların aksine liyakatle dirayete, seciyesine, fikrî kabiliyet ve istidadına baktığını; Osmanlı’daki herkesin kendi istikbal ve mevkiinin banisi olduğunu; namussuz, tembel, atıl ve bilgisizlerin hiçbir zaman yüksek mevkilere tırmanamayacaklarını; Osmanlı’nın dünyada hâkim bir topluluk haline gelmelerinin ve sürekli sınırlarını genişletmelerinin sebebinin de bu hususlar olduğunu ifade etmektedir. Yönetimde ehil kişilerin olması toplumun da bu yönde temayüz etmesinden kaynaklanmaktadır. Yöneticisi ve tebaasıyla Osmanlı Devleti ortak kültür olarak liyakati benimsemiştir. Osmanlı yöneticileri halkın temsilcileridir ve bu bakımdan ortak değerlere sahiptir. Bu konuda elinden gelen gayreti de göstermektedir.”
"Siyasî güç sahibi olmak veya büyük bir devlet olmanın en temel şartlarından biri her zaman liyakat olarak ileri sürülmüştür. Bununla beraber siyasî gerilemenin, devlet içindeki bozulmanın temel sebebi de yine liyakat şeklinde ileri sürülmüştür. Mesela 17. yüzyıl Osmanlı Devleti’nde başlayan siyasî çözülme, devlet yönetiminde liyakat eksikliğine bağlanmıştır. Liyakat olmadan gösterilen sadakat ise yönetimde ciddî bozulmalara yol açmıştır.” (Ali CANÇELİK, Divan Şiiri Işığında Osmanlı Yönetiminde Sadakat- Liyakat İlişkisi)
(Devam edecek)