DEVLET OKULLARINDA PARA ALINMALI MI? ALINMAMALI MI?- Adem ESEN- Yeni Meram Gazetesi
Anayasa üçüncü bölümde Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler başlığı altında düzenlemeler yapmıştır. Bunlardan 42’ncı maddeye göre “İlköğretim kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.” Yine 65’nci maddeye göre “Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.” Buna göre devlet, zorunluğu eğitimi parasız olarak mali kaynakların yeterliliğine göre karşılamakla yükümlüdür.
Burada “parasız” ibaresinden piyasa şartlarına göre ücretlendirmeme anlaşılır. Bu ifadeyi hiçbir ödeme yapılmaz şekilde anlamak doğru değildir. Zira özel okullar sattıkları eğitim hizmeti karşılığında ücret almaktadır. Devlet ise özel okullar gibi eğitimi ücretlendiremez, ama eğitim ve bundan faydalanın bireyle ilgili bazı maddi ödemeler getirebilir.
Her eğitim dönemi başında okullarda yeni kayıtlardan para alma ve diğer sınıflarda salma konusu tartışılmakta, Bakanlık buna kesinlikle yasak koymaktadır. Hatta bazı idareciler hakkında soruşturma açılmaktadır.
Sayın Bakan’ın ifadesine göre bu yıl devlet 3.375 milyar TL’lik bir bütçe ayırmıştır. Bunun önemli bir kısmı harcanmış bir kısmı da harcanabilir niteliktedir. Yine Bakanın ifadesine göre her okula bütçe yapmış, Türkiye’de toplam okul sayısı 57.108 e ulaşmıştır.
Ders kitapları 153 milyona, yardımcı ders kitapları sayısı 135 milyon olmuştur. Bunlar ücretsiz dağıtılmaktadır. Bu kitapların dağıtımı ve kullanılan kitapların yıl sonunda toplanması ile ilgili verilere ulaşamadık. Bazı okul idareleri gönüllü olarak gelen kullanılmış kitapları aldıklarını ve geri dönüşüme verdiklerini, zorlayıcı bir düzenlemenin olmadığını belirtmektedirler. Demek ki geri dönüşümde ciddi bir eksiklik var. Ayrıca bazı derslerde yine piyasadan yardımcı ders kitaplarının alınmasına devam edilmektedir.
Bedavacılık sorunu ile devletin görevleri arasındaki dengeyi iyi düzenlemek gerekir. Devlet, vatandaşını korumalı ve gözetmeli ama diğer yandan vatandaşın kamu mallarını koruması ve sahiplenmesinin de hem davranış hem de yaptırım olarak sağlanması gerekir.
Bu konu siyasetçiler arasında malzeme olmakla beraber, her şeyi bedava yapacağını söyleyenler bunun mali kaynağını da belirtmelidir. Unutulmasın ki her şeyi bedava yapacağını söyleme, ancak demokratik olmayan yönetimlerde olur.
Bakanlık okullara bağış yapılmasına karşı değil, “Bağış kayıt yapmakla ilgili olmamalı” diyor sayın Bakan. Kantinler, servisler ve aile birlikleri gelirleri devlet okullarının belli başlı gelirleridir. He düzeydeki eğitime hayır sahiplerinin katkıları mevcuttur. Ancak veliler resmi kayıtlara geçmeyen bağışlardan şikayet etmektedir.
Okulların giderleri içinde önemli yer tutan temizlik işlerine yardımcı olmak üzere Çalışma Bakanlığı tarafından geçici işçi verilmektedir. Bu personelin özellikleri ve çalıştırılmaları konusunda sıkı düzenlemeler olduğunu kaydeden okul idareleri, bundan gereği kadar yararlanamadıklarından şikayet etmektedirler. Oysa genel hatları Bakanlık tarafından düzenlenip uygulama konusu yerele yani Kaymakamlıklara bırakılması ve Bakanlığın denetim yapması daha verimli sonuçlara götürür.
İl özel idarelerin kaldırılmasıyla büyükşehirlerde eğitim hizmetleri nereye geldi? Konusunda bir araştırmaya ihtiyaç vardır.
Öğretmen atamaları ve yer değiştirmelerinde de gecikmeler olması, özellikle kiraların artması sebebiyle büyük şehirlerdeki okulları olumsuz olarak etkilemektedir.
Anaokullarını belediyeler yer tahsisi ve bina yaparak desteklemelidir.
Devlet okullarındaki öğretmenlere okulların da birer işletme olduğunu anlatamamıştık, uzun süre…
ABD karmaşık siyasi yapısına rağmen “okul bölgeleri yönetimleri” ile eğitim sistemini sürdürmektedir. Bizde ise aşırı merkezileşmiş bir eğitim sistemi bunca kaynak harcanmasına rağmen başarıyı değil, başarısızlığı getirmektedir. Eğitim sisteminin merkezileşmesinin sebepleri arasında belirli bölgelerdeki kaygılar olmakla beraber, temel sebep kaynakları ve yetkileri elinde tutma, sorumluluğu ise başka kişi ve kurumlara yükleme anlayışına sahip aşırı merkezileşmiş bürokratik mekanizmadır. Aşırı merkezileşme kendisine gerekçeler üretir, ama kaynakları saçar savurur ve milli eğitimi herkesin şikayet ettiği sistem haline getirir, üstelik en fazla kendisi şikayet eder…