DENGE POLİTİKALARI VE TÜRKİYE’NİN ÜÇÜNCÜ YOLU- Mustafa KAPLAN- Yeni Meram Gazetesi
1683 2. Viyana kuşatması bozgunu ile Osmanlı Devleti gerilemeye başlamıştır. 1768-1774 Osmanlı-Rus savaşı sonucunda Osmanlının yenilmesi ile yapılan Küçük Kaynarca Antlaşması ile de Osmanlı çok ağır şartları kabul etmek zorunda kalmıştır. Bundan sonra da dönemin güçlü devletleri Osmanlının hem dış işlerine hem de içişlerine karışır olmuştur. Hele hele 1854 Kırım savaşı sonrası bu karışma yardımlarının diyeti olarak adeta müdahaleye dönüşmüştür. Ruslara karşı 1877’de yapılan 93 harbi olarak bilinen savaşı da kaybetmiştir. İstanbul Yeşilköy’e kadar gelen Rusları, o zaman mülkiyeti tamamen Osmanlıya ait Kıbrıs Adasını İngilizlere kiralamak karşılığı İngilizler geri göndermiştir. Osmanlı tarihinde ilk defa faiz ile borçlanmayı da Kırım harbi nedeni ile Sultan Abdülmecit zamanında almıştır. Osmanlı gerileme ve duraklama devirlerinde sürekli dönemin güçlü devletleri mesela İngiltere, Fransa, İtalya ve Rusya arasında denge politikası güderek varlığını yıkılana kadar devam ettirebilmiştir. En iyi denge politikalarını uygulayan da 2.Abdülhamit handır. 33 sene süren iktidarında güçlü devletler arasında birbirlerine düşürme politikaları uygulayarak toprak kaybetmeden devleti yönetebilmiştir. Osmanlının sonrasında devamı olarak kurulan Cumhuriyet döneminde de 2010 yılına kadar yine denge politikaları uygulanmıştır. Hatta kuruluşunda bile yine dengeler gözetilmiştir. Osmanlı ülkesini işgal eden Fransa ve İtalya ile ikili anlaşmalar yapılmış sonrasında Lozan anlaşmasına gidilmiştir. İnönü, Menderes, Demirel, Ecevit- 2010 yılına kadar Erdoğan da- denge politikaları uygulamışlardır. Esasen 1947 yılında Stalin’in Kars ve Ardahan’ı istemesi sürecinde Türkiye NATO’ya girme talebinde bulunmuş nihayet 1952 yılında, Türk askerinin Kore savaşındaki başarıları da ödüllendirilerek Türkiye NATO’ya alınmıştır. Gerek NATO ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği arasında süren soğuk savaş ve sonrasında ABD ve NATO ile Rusya arasındaki ilişkilerimizde denge politikaları izlenmiştir. Her ne kadar NATO birliğinde olsak da NATO’nun bizi ne kadar koruyacağı şüphelidir. Hele hele Ukrayna savaşında NATO’nun tutumuna baktığımızda bu şüphede haklılık payı olduğu da bir gerçektir. Türkiye için hem ABD ve NATO hem de Rusya gizili açık bir tehdittir. Kaldı ki NATO’ya girdiğimizden bu yana ülkemizde olan darbelerin ve PKK terörünün arkasında da ABD ve NATO’nun olduğu artık açıktır. Bu durumları gören başta Cumhurbaşkanımız ve diğer yöneticilerimiz devletimizin de güçlenmesi ile denge politikalarını bırakarak üçüncü yol olarak tam bağımsızlık politikası izlemeye başlamışlardır. Doğrusu da budur.