DİĞER KATEGORİLER

ÇÖPLÜKTEN SARAYA

ÇÖPLÜKTEN SARAYA- Lütfi AYHAN- Yeni Meram Gazetesi

İSLAM OYUNLARI 6

Anadolu’yu bize yurt/vatan yapan, Miryekefalon (Yurt Tutan) zaferi” ile 'Anadolu' ismini 'Türkiye' ye' ingılab ettiren Anadolu Selçuklu Devletinin sultanlarının, Konya Alaeddin Tepesinde bulunan Alaeddin Camisi’nin bahçesindeki Sultanlara mahsus künbed de yatan hükümdarlarının acıklı kabir ve cesetleri haberi milletimizi fazlaca üzmüştü. Çünkü o sultanlar Anadolu’yu fethetmiş, önce İznik’i sonra Konya’yı başkent yapmış, Haçlı Seferlerine karşı büyük mücadeleler vermiş, Karadeniz’de ve Akdeniz’de ticaret limanları kurmuş, hükmettiği yerlerde adaleti sağlayıp halkı esenliğe kavuşturmuş; tarihte ilk kez olmak üzere yaptırdığı kervansaraylar ile ticaret sigortası uygulamasını getirmiş, sanatta, edebiyatta, mimaride, bilimde çağının ötesinde işlere imza atmış, Osmanlı ve şimdiki devletimiz olan T. C'ne nüvelik etmiş kahramanlar idiler.


(https://www.haberler.com/guncel/murat-bardakci-8-selcuklu-hukumdarinin-11776013-haberi/#google_vignette) Bu linkte şu haber ile karşılaşacaksınız.
“…ASD'nin Hükümdarlarının Kemiklerini Köpeklere Kaptırdık!
Murat Bardakçı: “…İŞTE, REZALETİN ÖYKÜSÜ…
Bize yakışanın her biri bu toprağın hükümdarı, yani bir zamanların Türkiye’sinin devlet başkanı olan Selçuklu Sultanları'nın sekiz asır sonra yeniden definlerinin devlet töreni ile yapılması gerektiği kanaatinde olduğumu peşinen söyledikten sonra, bu inanılması zor, tuhaf ve aslında utanç verici olan hadisenin ayrıntılarını kısaca anlatayım: “…Alâeddin Tepesi'ndeki Selçuklu sultanlarına mahsus "künbed", yani türbe de "zîr-i zemin" ile beraber inşa edilmişti. Türbede, 19. asrın son senelerinden itibaren defalarca restorasyon yapıldı ama bu restorasyonlar işe yaramadı, Selçuklu mimarisinin nefis bir örneği olan mekân gün geçtikçe daha da perişan hâle geldi. Kemikler hakkındaki ilk söylentiler 1940'lı senelerde çıktı. Tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı, türbede 1943'te ve 1944'te yapılan restorasyonlar sırasında mezarların açıldığını, kemiklerin karmakarışık halde çuvallara konup bir köşeye bırakıldığını, o gece köpeklerin çuvalların içindekileri kaptıklarını ve kemiklerin ertesi gün Alâeddin Tepesi'nin değişik yerlerinden toplanıp sandukalara karışık şekilde konduğunu yazdı. Aynı rezalet, 1990'ların sonunda yeniden yaşandı! Türbenin restorasyonu sırasında mezar odasındaki sandukalar açılarak kemikler çıkartıldı, altmış sene önceki gibi çuvallara konuldular ama gece havalandırma deliğinden mezar odasına giren köpekler yine çuvalların başına üşüştüler. Kimi köpek Alâeddin Keykubad'ın uyluğunu kapmış, bir diğeri Kılıçarslan'ın kaval kemiğini almıştı; Gıyaseddin Keyhüsrev'in kaburgası, Mesud'un leğen kemiğinin parçası yahut Rükneddin Süleyman'ın çenesi hayvanların ağzındaydı!..."
".... Bu son rezaleti haber alıp yazmak, 2004 Mart'ında bana düştü! Yazımın ardından açıklamalar birbirini takip etti ama bu işi kimin yaptığı bir türlü ortaya çıkmadı yahut çıkartılamadı.
HAÇLILAR DA BÖYLE YAPMIŞLARDI!
Konya'da mezarların açılması ve kemiklere sahip olunamaması hadisesinin bir benzerini sekiz asırdan fazla bir zaman önce de yaşamıştık ama arada ufak bir fark vardı: O zaman mezarları açanlar biz Türkler değildik, Haçlı ordularıydı! 1190'da Haçlı Seferleri'nin üçüncüsü yapılıyordu, Kudüs'e gitmeye çalışan onbinlerce kişilik Haçlı ordusu yine Anadolu'daydı ve Selçuklu tahtında İkinci Kılıçarslan vardı. Başında Alman İmparatoru Frederik Barbarossa'nın bulunduğu Haçlılar yollarının üzerindeki Konya'yı kuşattılar. Şehri, Kılıçaslan’ın oğlu Kutbüddin Melikşah müdafaa ediyordu. Frederik Barbarossa kuşatmaya rağmen Konya'yı bir türlü alamayınca Selçuklu tarafının moralini bozmak maksadıyla askerlerine şehrin dış mahallelerindeki Müslüman mezarlarını deşmelerini emretti!. Mezarlar açıldı ve çıkartılan cesetlere, kalenin burçlarında Haçlılar'ın hareketlerini takip etmekte olan Selçuklu askerlerinin gözleri önünde her türlü saygısızlık yapıldı. İskeletlerin kemikleri kırılıyor, henüz çürümemiş olan cesetlere karşı hiçbir edepsizlikten çekinilmiyordu…” Tarihçi M. Bardakçı’nın yazısının bir kısmı böyle.


KÖTÜ MANZARALAR VE VEFASIZ ANLAYIŞ MAZİDE KALDI
Geçen gün Konya’nın merkezi sayılan Alaeddin Tepesi’nin eteklerinde yer alan Celalettin Karatay medresesi ile Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından Kılıçaslan Meydanı'nda inşa edilen Darü'l-Mülk Sergi Sarayını gezdim. Bu sergi sarayında, "Türkiye Selçuklu Hanedan Sergisi" ve "Türkiye Selçuklu Sikkeleri Sergisi" başlıkları altında iki önemli koleksiyon bulunmaktadır. (https://www.youtube.com/watch?v=hPUzjfXty3c bu video da müze güzel tanıtılmış)
Bu iki sergiden başka Miryekefalon Savaşını konu edinen çok değişik bir teknoloji ile hazırlanmış görsel bir Animasyonu büyük bir salonda izleme imkânı buldum. Yukarıdaki bilgilerden haberdar olan bendeniz, bu sergi sarayını gezince, o mübarek sultanlar için yapılanları görünce ve o meşhur savaşı anlatan animasyonu seyredince kendi kendime dedimki "nereden nereye gelmişiz.” Bir zamanlar köpeklere kaptırdığımız bu aziz cesetler için şimdi saraylar yaptırılmış, yıkılmaya yüz tutan tarihi eserler vefalı torunlar tarafından hak ettikleri saygıya ve değere kavuşturulmuşlar. Emeği geçenleri tebrik ettim içimden. Zamanı müsait olanların bu müzeyi gezmesi tarihe ve dedelerine duyduğu saygının bir ifadesi olacaktır.