Bize entelektüelik mi mânâ mı lazım?-Medine EKMEKÇİ- Yeni Meram Gazetesi
Hayatın sırrına ermenin ve huzuru bulmanın yüzlerce kitabı yutmakla mümkün olabileceğini sandım yıllarca.. Ansiklopediler karıştırdım, düşünce egzersizleri yaptım kendimce. Ve farklı dünyaların insanlarıyla münakaşalar yaptık. Fikir insanlarını itinayla takip ettim. O konferans senin bu seminer benim koşturdum durdum. Hatta elime ne geçtiyse okuyup her şeyi bilmeliydim. Hayatı bir şifre ‘zan’nettim ve okudukça çözüleceğini sanmıştım.
Bunları niye mi yazıyorum? Geçmişim de patolojik bilgi depolama sürecimde yeni bakış açıları, yeni kapılar araladım evet. Ancak mutmain bir kalp huzuruna ulaşamadım. O zamana kadar sadece zihnimi doyurmaya çalışmış farkında olmadan kalbimi epeyce ihmal etmiştim.
Tabii ki okumak boş değildi, düşünmek zaman kaybı olamazdı ama bunlarda ‘insanın hakikatini’ keşfetmeye yetmiyordu. Hem kuru kuruya yetseydi niçin ümmilik şanlı bir şey olsundu ki? Ya da seksen yaşında ve o güne kadar hiç bir entelektüel uğraşı olmamış bir ninenin yanında nasıl huzur buluyorduk değil mi?
Hâlâ soruyor, sorguluyor ve düşünüyorum. Son dönemlerde özellikle mi karşıma çıkıyorlar bilemiyorum. Entelektüel açıdan zirve yapmış, sosyal ve kültürel açıdan başı göğe ermiş fakat yüreğindeki acı dinmemiş, mutsuz, huysuz, huzursuz o kadar çok kimse görüyorum ki.. Bu formatta yeni birisiyle karşılaştığımda daha iyi anlıyorum; kuru kuruya bilgili olmak “kalp sağlığı” açısından hiç mi hiç yararlı değil.
Gönül kaynakları kurumuş, derinliği olmadan söz söyleyen, etkisi olmadan yetkisi olan insanların kendisine faydası yok ki bana faydası dokunsun.
Ayrıca icraata dökülmemiş fakat idealize edilen öğretilerin öğreticiliğine soyunmak; ilâhi ölçü gereği muhataplarına etki etmiyor.
Evet evet yeni jenerasyonun yetişmesinde bir şeyler eksik ama ne? İki dünya hayatımızı huzurlu kılacak o tılsım her neyse; önce ona muhtaç olduğumuzu fark etmeli sonra da arayıp bulmalıyız..
Aslında hakikate ulaşmak için her zerre de mânâyı aramalıyız. Hiç değilse kariyer basamaklarımızın en üstüne “Allah dostu “ olmayı yerleştirmeliyiz.
Yıllarca şirke girer demagojisiyle uzak kaldığımız büyük üstatların dizinin dibinden yer ayırtmakla başlayabiliriz bu hayırlı işe. Aklımızı ipotek altına aldıkları iddiasıyla bir dönemler soğuduğumuz Âlimlerin eteklerine tutunabiliriz yeniden.. Şarlatanları kast etmiyorum tabii ki... Hakk doğru istikamet üzere eylesin. Ezcümle; “Kalpler ancak Allah’ı anmakla mutmain olur” sırrına vakıf olmak niyetiyle... Bâki Selâm...