BİR TUŞLA SAVAŞ DEVRİ!- Muhammet GÜMÜŞ- Yeni Meram Gazetesi
Hamas’ın 7 Ekim 2023’te terör devleti İsrail’e yaptığı saldırı sonrası kaleme aldığım yazıda olayın bana 11 Eylül olaylarını anımsattığına dikkat çekerek bu olayda terör devleti çocuk katili İsrail’in büyük savaşın ilk adımı olması ve kendini dünya kamuoyuna haklı gösterme gayretleri olması için uyur vaziyette gösterdiğini düşünmüştüm.
Nitekim o günden bu güne baktığımızda terör devleti İsrail’in bunu bahane göstererek yüz binlerce masumu bebek- çocuk- genç- kadın- erkek- yaşlı demeden katlettiğini gördük, görmeye ve izlemeye de devam ediyoruz. Sadece biz değil tüm dünya bebek katili devletin başına buyruk acımasızlığını film izler gibi izliyor.
Her ne kadar başta ülkemiz olmak üzere birçok dünya ülkesinde protestolar ve çabalar olsa da katil devlet ve destekçi ülkelerin vahşiliği her geçen gün artmaya devam ediyor.
Birleşmiş Milletler ’in (BM) açıklamaları, kınamaları dahi beyhude çabanın ötesine geçmiyor. Arkasına aldığı Amerika ve birkaç Avrupa devletinin desteği ile katilliğini sürdüren Siyonist İsrail, son olarak Lübnan’da aynı anda binlerce çağrı cihazı ve telsiz patlattı. Gelen bilgilere göre çocuklar ve sağlık görevlileri de dahil 37 kişi hayatını kaybederken yaklaşık 4 bin kişi de yaralandı. Olayın iç yüzüne baktığımızda ise terör devleti katil İsrail, sanılanın aksine ‘üstün bir teknoloji’ söylemi ile elektronik cihazları uzaktan patlatmamış aksine 28 yıllık bir bubi tuzağı taktiğini kullanarak paravan şirketler aracılığıyla Hizbullah’ı oyununa bir şekilde çekerek çağrı cihazlarının bataryasına patlayıcı madde yerleştirmiş.
Uluslararası hukuka hiçbir zaman uymayan ve aksine dalga geçercesine açıklama ve eylemler yapan bebek katili devletin bu siber saldırısı da yine Gazze’de olduğu gibi kınanmaktan öte geçmedi. Olayın bir diğer boyutu da bunun nasıl gerçekleştiği oldu tabii ki. Bunun için de yapılan onca açıklama ve haber gösterdi ki Tayvan’dan Macaristan’a, Norveç’ten Bulgaristan’a kadar birçok tedarik ağı kullanılmış. Her ne kadar bu ülkeler açıklama yapıp olayda bir dahlin olmadığını söylese de yıllar önce yapılan bir operasyonun parçası olduklarının farkına varmış oldular.
Tabi benim dikkat çekmek istediğim konu çağrı cihazı ve telsizlerin nasıl patlatıldığı değil, sonuçta böyle şeylerin artık pek ala kolaylıkla yapıldığını bilmeyenimiz yoktur.
Bugün kullandığımız tüm elektronik cihazlarda hemen hemen benzer durumları yaşayabileceğimizi biliyoruz.
Yaşamımızın her anına monte ettiğimiz ve yaşam tarzımız haline gelen bu teknolojik cihazların ötesinde içerisinde kullandığımız uygulamalar veya indirmelerin tehlike boyutlarını da uzmanlar üstüne basa basa açıklıyor, uyarıyor.
Ancak kaç kişi bunu dikkate alıyor, bu tartışılır. Artık devrin savaşların "tık, tık"la yaşandığı, bir tuşla büyütüldüğü devir olduğunu aleni olarak herkes görmüş oldu.
Yok, su savaşlarıydı yok cephe savaşlarıydı derken artık günümüz, siber savaşlara da kapı aralamış oldu. Öyle ki özellikle bu katliamı yaşayan bölge olan Lübnan ve Suriye’de aynı anda binlerce çağrı cihazının patlatılmasının ardından birçok Lübnanlı panik halinde yakınlarını arayarak telefonlarını fırlatmalarını, televizyonlarını ve elektronik aletlerini fişten çıkarıp dolaplara kapatmalarını istemesi bu savaşların boyutunun ne derecede olacağını da gösterir türdendi.
Ancak bu, Gazze’de olduğu gibi Lübnan’da da aynı yöntemi uygulayarak çocuk, kadın ayrımı yapmadan katline devam eden Siyonist devlet, bu olayı 7 Ekim 2023 saldırısını engelleyemeyen istihbaratının, itibarını düzeltme yolunda önemli bir adım atmış olması şeklinde yorumlanmasını istemesi de oyunun bir başka bir karesi olarak değerlendirilebilir.
Başlıkta da belirttiğim gibi artık bir tuşla savaş devrini yaşıyoruz. Bunun için kendi siber ağ ve güvenliğimizi daha iyi idrak edip bununla alakalı bireysel olarak da yapmamız gereken ne ise bunu hayata geçirmemiz şart oldu. Devlet olarak konuyla alakalı çok iyi işler yaptığımızın bilinmesi isterim.
Günde ortalama 400 büyük siber saldırıya maruz kalan ülkemiz, siber güvenlik alanında da 2024 verilerine göre ilk 10 ülke arasına girmeyi başararak önemli bir ivme yakaladı.
Yayımlanan habere göre; İsrail’in Lübnan'a düzenlediği siber saldırıların ardından ülkemiz, bu alandaki çalışmalarını daha da hızlandırdı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Temmuz ayında yapılan MGK'da verdiği Siber Güvenlik Teşkilatı kurulması talimatını canlı yayında açıkladı. TBMM'nin açılmasının ardından hemen gündeme gelmesi beklenen Siber Güvenlik Teşkilatı'nın kurulmasıyla ABD'nin Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) benzeri bir yapılanma kurularak Türkiye'nin siber güvenlikteki gücüne güç katılacak.
Kalın sağlıcakla.