BİR DİPLOMASİ ZAFERİ: MONTRÖ SÖZLEŞMESİ (1)- Abdurrahman KUTLU- Yeni Meram Gazetesi
Lozan görüşmeleri zor şartlarda gerçekleşmiştir. Türk Heyeti Lozan’a giderken Trakya ve İstanbul işgal altındaydı. Bu durumda haliyle, Hıristiyan dünyasının çok ehemmiyet verdiği Ayasofya başta olmak üzere,bütün mabetler baştan beri işgalcilerin kontrolündeydi ve bu işgal dörtbuçuk yıl sürecekti. İstanbul’un ismi o dönemde halâ Kostantinopolis’ti. Lozan görüşmelerinde Türk Heyeti, hiçbiri yanında olmayan yirmiden fazla devletle karşıya gelmiştir. Bu devletlerin bir kısmı konferansın esas üyeleri olurken,birkısmı da gözlemci sıfatıyla katılmışlardır.
Lozan görüşmelerinde Türk Heyetini en çok uğraştıran konulardan biri Boğazlar meselesi olmuştur.Türk Heyetinin uzun süren çabaları ,arzu ettikleri sonucu vermemiş ve nihayet Boğazların sevk ve idaresi uluslararası bir komisyona verilmiştir.Türkler’in boğazların iki tarafının 15-20 km’lik mesafesinde asker bulundurmacağına karar verilmiş ve boğazlara bir saldırı olması halinde,gerekli önlemlerin alınmasına Milletler Cemiyeti yetkili kılınmıştı.
Boğazların hakimiyetimizde olmaması yeni kurulan Devletimizi tedirgin eden en önemli meselelerinden biri olmuştur.Bunun için uygun ortam beklendi,sabredildi. Nihayet 1934 yılında Hıristiyan Dünyasında büyük anlam ifade eden Ayasofya Camisi Müzeye çevrilirek bütün hıristiyan ve Ortodoks dünyasına bir jest yapıldı, Iyi niyet gösterisinde bulunuldu. Arkasından başta Lozan’daki muhatap devletler olmak üzere,birçok devlete boğazların statüsüsünden duyulan rahatsızlık dile getirilerek geniş bir diplomatik atak başlatıldı. Büyük Atatürk, müzeye çevrilen Ayasofya’nın tapu kayıtlarını müze olarak değil, cami olarak yaptırmıştı.Mülk sahibi olarak da Fatih Sultan Mehmet Vakfını , “ Ebulfetih Sultan Mehmet Vakfı” olarak kaydettirmiştir.
Türkiye’nin çağırısına,Boğazların statüsü ve gemilerin geçişleri ile her zaman yakından ilgilenmiş olan İngiltere büyük destek verdi. Bir nota vererek “Türkiye’nin isteklerinde haklı olduğunu” açıkça bildirdi. Balkan Gurubu Komisyonu, Belgrat’da yaptıkları toplantıda Türkiye’yi destekleme kararı aldılar. Nihayet; Bulgaristan, İngiltere, Fransa, Rusya, Romanya, Avustralya, Japonya, İtalya ve Türkiye’nin katılımı ile, 1936 yılında İsviçre’nin Montrö şehrinde iki ay süren toplantıda alınan kararla , Boğazların hakimiyeti tamamen Türkiye’nin eline geçti. Bu şekilde Cumhuriyetin kuruluşundan 13 sene sonra Boğazların hakimiyeti ve kontrolü tamamen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne geçmiş oldu.
Montrö Sözleşmesi, her yönden Türk Devleti’nin diplomatik büyük bir zaferidir.Montrö Sözleşmesi sadece bizim değil, Rusya başta olmak üzere, Karadeniz’e kıyısı olan bütün ülkelerin güvenliğini ilgilendiren bir sözleşmedir.
Montrö Konferansına katılan ve Montrö Sözleşmesinde imzası olan Stalin Rusya’sının, on sene sonra Türkiye’den bazı doğu vilayetlerinin yanında, Boğazlarda Üs ve Montrö Sözleşmesinin yeniden gözden geçirilmesini istemesi dikkat çekicidir. Bu gelişme bile, Montrö Sözleşmesine giderken Türkiye’nin yolunun o kadar düz ve pürüzsüz olmadığını gösteriyor.
Devam edecek,