DİĞER KATEGORİLER

BİR BEDENE BİR BAŞ

BİR BEDENE BİR BAŞ- Lütfi AYHAN- Yeni Meram Gazetesi

İSLAM OYUNLARI 6

İki yıla yakındır halkımız Altılı Masayla yattı Altılı Masayla kalktı. Dünyada ve Türkiye’de (olumlu ve olumsuz) çok büyük hadiseler olurken biz en çok altılı masayı konuştuk. Türkiye, ABD'nin güneyimizde (PKK - YPG) ile, Ege ve Trakya da ise Yunanistan’la kurduğu ittifaklar ile kuşatılmış durumda. Sınırlarımıza yapılan bu büyük silah yığınağı hepimizin uykularını kaçırması gerekir. Pekiyi kamuoyumuz bu konudan ne kadar haberdar?
Diğer olumsuz bir gelişme de "Asrın Felaketi" olan çok çok büyük deprem. Milyonlarca insanımızı ve çok büyük bir alanımızı perişan eden, 50 bine yakın insanımızın canına mal olan bu büyük yıkım kısa sürede gündemden düşmüşe benziyor. Ülkemizde başta İstanbul olmak üzere olabilecek büyük depremlerin uykularımızı kaçıracak neticeler ortaya çıkaracağı herkesin malumu iken medyamızın önemli bir bölümü bunlarla ilgilenmiyor. Bu negatif gelişmelerin yanında pozitif, müthiş işler de yapıldı ülkemizde. Dünya çapında projelere imza atıldı. (mesela Karadeniz’de doğalgaz bulunması, Togg fabrikasının açılışı, Mehmetçiğin Irak’ta Suriye’de destan yazıyor olması, İki büyük Nükleer Santralin yapımına devam edilmesi. Tayfun Füzesi, Kızılelma Uçağı...) kamuoyumuz bunları da ıskalıyor maalesef. Halkımız savunma sanayinde büyük başarı gösteren kahramanlardan, terörle mücadelede destan yazan yiğitlerden, deprem sonrası gece gündüz çalışan bakanlardan, STK’lardan, deprem mağduru milyonlarca vatandaşımızın sıkıntılarından, deprem sonrası yapılacak projelerden daha fazla binde bir oy oranına sahip küçük partilerin görüntüleri ile karşılaşıyor klasik ve sosyal medyada. Meral Hanım'ın masadan ayrılması, tekrar masaya dönmesi, bu arada geçen kısa sürede “Sen böyle dedin ben böyle dedim, sen böyle yaptın ben böyle yaptım…” Toplan dağıl, dağıl toplan. Nihayet sayın Kılıçdaroğlu'nun adaylığı açıklandı. İnşallah bundan sonra Türkiye gerçek gündemini yakalar.
BU DAĞILMALAR BU TOPLANMALAR “SİYASİ DEPREMİN” ERKEN UYARISI OLMALI
Ülkemiz "asrın felaketini" yaşadı, artçılar devam ediyor. Hükümet, STK’lar kimine göre başarılı oldu kimine göre başarısız. Başarılı diyenlerin de başarısız diyenlerin de muhatabı belli: Başkan Erdoğan. Bu büyük depremde hükümette bir koalisyon olsaydı ne olurdu? Bu sorunun cevabı Sayın Meral Akşener’in ayrılması ve geri gelmesi ile ortaya çıkan tabloda gizli. Altılı masadaki bu kargaşa muhalefette oldukları için ülkeyi fazla etkilemedi. Şöyle bir manzarayı insan düşünmek bile istemiyor: (maazallah Allah bir daha göstermesin bir büyük deprem daha oldu. Ve iktidarda bir koalisyon hükümeti var ) Neler olur? Başkan bir partiden bakanlıklar ayrı ayrı partilerden olacağı için depreme karşı alınacak tedbirleri tek elden hızlı koordine etmek mümkün olur mu?
Bu büyük depremde ülkede tek hükümet, tek başkan olduğu halde birçok eksik ortaya çıktı. Diyelim ki deprem anında öyle veya böyle bir ayrışma olmadı. Ya deprem sonra neler olurdu? Şimdiki hükümetin (Erdoğan’ın) hızla, artarda aldığı birçok önemli kararı (yardımlar, vergi afları, yurtların depremzedelere açılması taşınmalar, yeni evlerin yapımına başlanması...) koalisyon hükümeti alabilir miydi? Yanlış anlaşılmasın hangi lider olursa olsun tek başına hükümete hakim olsa bunları yapar, lakin yetki çok kişide olduğunda, her kafadan ayrı bir ses çıkacağından, bakanlar yapacakları işleri önce kendi parti liderlerine danışmak zorunda olacağından işler yavaşlardı. Bir de koalisyonlarda başarıyı paylaşma mücadelesi vardır ki o da işleri yavaşlatır. (Hatırlayın, son seçimlerde Ankara ve İstanbul'un kazanılması CHP ve İYİ Partiyi nasıl karşı karşıya getiriyor. Başkanlar nasıl iki arada bir derede kalıyorlar). Diyeceğim o ki koalisyonlar yapıları gereği siyasi uzlaşma-siyasi çıkar ile ayakta duran hükümet yapılarıdır. Mono blok değil yapıştırma olduklarından pek sağlam olmazlar.
TEK PARTİ HÜKÜMETLERİ DAHA BAŞARILI

Hem Türkiye siyasi tarihine hem dünya siyasi tarihine baktığımızda güçlü ve sözü geçen devletler, koalisyonlara açık Parlamenter Sistemle yönetilen devletler değildir. Mesela ABD Başkanlık sistemi, Rusya (kapalı bir rejimde olsa) başkanlık sistemi, Fransa yarı başkanlık, İngiltere Krallık + demokrasi = Meşrutiyet. (Almanya ve Japonya ABD kontrolünde olduklarından değerlendirme dışıdırlar.) Türkiye’de de önemli atılımlar ve büyük işler tek partilerin kurduğu güçlü hükümetlerin dönemlerinde yapılmıştır. Türkiye de demokrasiye geçildikten sonra (1950) siyaset - ekonomi ilişkilerine baktığımızda DP Parti - Menderes, Adalet Partisi - Demirel, Anavatan Partisi - Özal ve Ak Parti - Erdoğan dönemleri buna en büyük misali teşkil ederler. Tüm bu bilgilerden sonra ortaya çıkan manzara şu: Üç Marttaki altılı masanın yaşadığı ve gerçek depremi bile unutturan dağılma/ birleşme gelişmeleri “siyaset ülkesinde” öncü bir siyasi deprem uyarısı olarak algılanırsa milletimiz ve siyasilerimiz bir ders almış olur: “Bir bedende bir baş, bir ordu da bir başkomutan, bir devlette de (seçimle gelen) bir başkan..." olmalı.