BİNA YÖNETİMLERİNİN AFETLERE HAZIRLIKLI HALE GETİRİLMESİ HAKKINDA ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK ve İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞINA ACİL NİTELİKLİ BİR ÖNERİ- Adem ESEN- Yeni Meram Gazetesi
Ülkemizin yaşadığı deprem ne ilktir, ne de son olacak… Deprem haberlerini izlerken dayanamıyoruz. Vefat edenlere Allah’tan rahmet, kalanlara sağlık dileriz. Orada görev yapanlara da Allah yardım etsin. Milletimiz birlik ve beraberliğini koruyor ne mutlu!. Dışarıdan da destekler var. Ama hayat devam ediyor. Başka yerlerde, büyükşehirlerde özellikle İstanbul’da derin bir kaygı var.
Afet sonrasındaki arama-kurtarma, sağlık, geçici barınma ve sonrasında daimi tedbirlere yönelik konulardan sıkça söz edilmektedir. Bunlar teknik yönü ağırlıklı olmakla beraber başka alanları da ilgilendiren çok disiplinli konulardır. Özelliklerine göre kısa, orta ve uzun vadede ele alınır. Bazılarında teenni, ya ihtiyatlı olmak gerekir. Ama halihazır oturulan/kullanılan binalar için ne yapılmaktadır? Binaların teknik analizi, gerekirse güçlendirme, kentsel dönüşüm zamana yayılacak işlerdir. Hemen yapılması gereken ise apartman, site, tesis gibi yapıların yönetimlerini bir an önce, depremlere hazırlık kapsamında işlevsel hale getirmektir. Bu alanda birkaç depremde alan araştırması, arkasından yerel yöneticilik yapmış birisi olarak acil nitelikli bir öneriyi sunuyoruz.
Çok katlı binalarla ilgili hükümler 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununda düzenlenmektedir. 1965 yılında çıkan kanunun bazı hükümleri günümüz şartlarından uzak olduğu için kısa sürede ciddi olarak ele alınmalıdır. Burada acil olarak düzenlenmesi gereken bina yönetimlerinin depreme veya diğer afetlere karşı görev ve sorumluluklarının düzenlenmesi ve bunun bir sisteme oturtulmasıdır.
1 Nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 97’nci maddesinde Bakanlığın görev ve yetkileri ilk fıkrada şöyle belirtilmektedir: “Yerleşmeye, çevreye ve yapılaşmaya dair imar, çevre, yapı ve yapım mevzuatını hazırlamak, uygulamaları izlemek ve denetlemek, Bakanlığın görev alanı ile ilgili mesleki hizmetlerin norm ve standartlarını hazırlamak, geliştirmek, uygulanmasını sağlamak ve ilgililerin kayıtlarını tutmak.” Kat Mülkiyeti Kanunu uygulamaları Çevre, Şehircilik ve iklim Değişikliği Bakanlığının sorumluluğunda olduğundan bina, apartman, site, tesis vb. yönetimleri depreme ve afetlere karşı hazırlıklı hale getirmekte düzenleme yapmak görev ve yetki bu bakanlığa aittir.
Söz konusu Kanuna göre sekiz veya daha fazla bağımsız bölümü olan taşınmazlarda yönetici atanması mecburidir. Atanma olmazsa, mahkemeler devreye girmektedir. Ancak burada önemli bir eksiklik arada idari bir denetim kademesi (yerel halk denetçiliği gibi) olmadan sorunun mahkemeye bırakılması işleri epey zorlaştırmakta ve süreyi uzattığından çözümsüz bırakmaktadır. Bazı site, apartman, rezidans veya tesis gibi taşınmaz yönetimleri yasada belirtilen görevlerini bu konuları yapmak için kurulan şirketlere danışmanlık olarak vermekte, ama sonucu değiştirmemektedir.
Kanunun 35’nci maddesinde “bina yönetiminin anagayrimenkulün gayesine uygun olarak kullanılması, korunması, bakımı ve onarımı için gereken tedbirleri alması” (b bendi) ve sigorta ettirilmesi (c bendi) görevle arasında sayılmaktadır. 2015 yılında bu maddeye “asansörlerin güvenli bir şekilde işletilmesinin sağlanması amacıyla aylık bakımları ile yıllık kontrollerinin ilgili teknik düzenlemelere uygun şekilde yaptırılması” hükmü eklenmiştir. Yani ilgili maddedeki işleri yapmakla bina yönetimleri sorumludur. Eğer bina yönetimleri taşınmazlarının kullanımı ve korunması için gerekli tedbirleri alıyor, yerel ve merkezi yönetim de bundan emin ise sorun yok! Şahsen böyle bir bilgiyi duymak isterim.
Şehirlerimizde bağımsız bölüm sayısı yüzlere ulaşan apartmanlar, binleri bulan siteler mevcut. Buralardaki site yönetimleri kanunun (yetersiz) düzenlemelerinden cesaret alarak sadece aidat ve masraflar için para toplamakta, hatta bazı yerlerde mafyavari yapılara dönüşmekte, sonuçta pek çok büyük haksızlıklar oluşmakta ve komşuluklar dinamitlemektedir. Kolonlar ve kirişler tahrip edilirken, hatta kesilirken “aman ben kötü olmamayım” veya “bir şey olmaz”, “bir yoluna koyarız” gibi sözler, umursamaz tavırlar en büyük tehlikedir. Sonra da tüm beklentiler merkezi ve yerel yönetime çevrilir.
Oysa yapı stoklarının büyük bir kısmı özel mülkiyete aittir. Herkes kendi malını korumak, iyi kullanmak, bakım ve onarımını yapmakla sorumludur. Ortak yaşamın olduğu kat mülkiyetinde kendi görevinizi yapmanız yeterli olmaz, ayrıca herkesin bu sorumluluğu taşıması gerekir. Bu sorumluluğu ve görevi merkezi idare nereye kadar takip edebilir? Belediye bunun neresinde? Meslek odaları ve inşaat piyasasının rolü nedir? Herhalde dünyanın hiçbir ülkesinde vatandaşın oturduğu, kullandığı binayı her gün izlemek gibi bir görev kamu idarelerinden beklenemez. (Belki özel mülkiyetin olmadığı her malın devlete ait olduğu bir sistemde böyle bir görevden bahsedilebilir. Ama herhalde, eski komünist sistemlerde bu sorumluluk kullanıcı ve bina yöneticilerine verilmiştir.) Bizde bu beklenti çok fazladır. Çünkü bina yönetimleri zorunlu olarak kurulmuş ama burada yeterli düzenleme ve denetim yoktur veya mevcut düzenlemeler gerçek hayata uygun değildir.
Site, apartman, tesis, sanayi tesisleri gibi binaların yerleri ve özellikleri belediyeler, İSKİ ve İGDAŞ gibi hizmet kurumlarında kayıtlıdır. Bina yönetimlerinin risk yönetimi anlayışı ile Bakanlık tarafından acilen ülkemizin gerçeklerine uygun olarak düzenlenmesi gerektiğine inanıyoruz, eğer muhtemel bir depremden kaygı duyuyor isek…
Bunun için; bina yönetimlerinin binaların projelerine uygun olarak kullanımı, bakım ve onarım sorumlulukları ayrıntılı hale getirilmeli ve binaya zarar veren izinsiz tadilatların önlenmesi sağlanmalıdır. Bu konu sadece şikayetlere bırakılmamalıdır. Yine sembolik afet tatbikatlarının eğitim bakımından çok yeterli olmadığı bilinmektedir. Bunun için bina yönetimlerinin sakinlerine temel afet eğitim yaptırmaları sağlanmalıdır. Zira bina yönetimlerinin binayı kullananlara ulaşmaları çok kolaydır. Böylece muhtemel bir depreme hazırlıkta duyarlılık sağlanmış olur. Deprem öldürmüyor; kötü yapılan, kötü kullanılan bina öldürüyor.
Düzenlemeler kağıt üzerinde kalmamalıdır. Bina yönetimlerinin takibi yerelde yapılmalıdır. Örgütlenmenin muhtarlık masaları gibi bir masa şeklinde kaymakamlıklarda yapılması daha işlevsel olabilir. Belediyeler, meslek odaları, inşaat-yapı piyasası ise kendi görev tanımlarıyla bu örgütlenmenin tamamlayıcı parçalarıdır.
Halihazırda çok katlı, müşterek binaların tapuda sahipleri var, aidat alan yönetimleri de var… Ama denetim mekanizması yok denecek kadar zayıf ve yetersiz... Eğer muhtemel bir deprem kaygıyı çekiliyorsa, dirençli şehirler oluşturmak için önce oturulan, kullanılan binaların yönetimleri harekete geçmeli ve geçirilmelidir. Bunun için yukarıda bahsedilen resmi kurumlardan alınan veriler değerlendirilerek, Bakanlık bina yönetimlerini düzenlemeli, bu düzenlemede belediyelerin, meslek odalarının rolleri de ihmal edilmemelidir.