BAYRAMA GİRERKEN- Mehmet HANÇERLİ- Yeni Meram Gazetesi
Yarından sonraki gün arife, pazar günü de mübarek Kurban Bayramı'nı idrak edeceğiz inşallah. İnsanımızın hayat şartları ile mücadelesi devam ediyor. Biter mi bitmez, biteceğe de benzemiyor. Yaşları orta yaşın üzerinde olanlar daha iyi bilirler. İnsanımız böyle meşakkatli, koştur koştur bir tempoda yaşamazlardı. İlkokullarda dahi bıyığı terlemiş gençlerimizi görürdük.
Konya insanı kışa yakın etliğini keser kavurur, içi cilalı küpe basarlardı. Kışın yeteceği kadar unluğunu atar. Peynir, sucuk, bakliyat ve diğer nevaleler kilere stoklanır ve kışa girilirdi. Yaz gününü anlatmaya gerek yok. Sebzesi, meyvesi, çalışması, bereketi tam bir aş ve iş mevsimi. Bereketi gani şükürler olsun.
Devrimizin insanına dönersek yavrularımız 4-6 yaş grubu ile hayata merhaba diyor. Anne baba işinde. Yavru yad ellerde yetişiyor. Eskilerde ebe, dede yanında yetişen yavrularımız kan bağı, can bağı olmayan maaş bağı ile bağlı bakıcı kardeşlerimiz tarafından bakılıyor. Bu yavruları sonrasında teşbihte hata olmasın, kulvara koyup koşturmaya başlıyoruz.
Tamamıyla öğretim sistemine dayalı okullarımızda okul, dershane, özel ders, kamp ve diğer ne idüğü belli olmayan sözde etkinliklerle evlatlarımızı koşturuyoruz. Üniversite sınavına girişe kadar baskı, baskı, baskı... Kuzucuklar ne çocukluklarını ne de gençliklerini yaşıyorlar.
Bugünlere dönelim. Öğrencilikten sonra yetişkinlikte de bir koşturmaca devam ediyor. Hatta bu koşturmacada telaşeden evlilik dahi unutuluyor. 1950'li yıllarda 17-18 olan ortalama evlilik yaşı, şimdilerde 35'lere çıkmış durumda. Daha farklı düşünenler hayatın çilesini, derdini çekmemek adına kendine güvenemediğinden evliliği gündeminden çıkarmış durumda.
Sayın Cumhurbaşkanı doğurganlıkla ilgili çok önemli uyarılarda bulundu. El hak doğru 1960'lı yıllarda ailede ortalama çocuk sayısı 5 iken bu sayı 1980'lerde 3'e düştü. Şimdilerde şayet çocuk düşünülürse 1 çocuk yetiyor da artıyor, diyor bilenler.
Bir ara yaşantımızı pandemi idare ediyordu. Şu anda ekonomi idare ediyor. Niçin mi, örnekleri görülüyor. Yerel seçimler ile ilgili olarak acizane “ekonomik yerel seçimler” dedik, çıktı mı? Çıktı galiba. Şimdilerde vatandaşın en büyük sıkıntısı, problemi enflasyon, hayat pahalılığı. Öyle yetiştirildik ki tüketim ağırlıklı yaşıyoruz maalesef. Vatandaş eskiden ekonomiden bunaldığında “su içsek parayla” derdi. Bu gerçekleşti. Hakikaten suyu parayla hem de yüksek bir ücretle tüketiyoruz.
Hazine Bakanımız Mehmet Şimşek'in beyanıyla insanımız biraz rahatlamıştı. Dediler ki “Enflasyon bu ayda tavan yapacak ondan sonra düşme eğilimine girecek. İcraatlara bakıyorsunuz bazen çelişki doğuyor. Enflasyon yüzde 75'in üzerine çıkmış durumda.
Fırıncı kardeşlerimiz bayram öncesi vatandaşın tasvip etmediği bu zam uygulamasını hep yaparlar. 2004'lü yıllarda da Ramazan'da ekmek üretimini kısarak vatandaşın mağduriyetini sağlamışlardı. Yerel yönetimlerin ekmek işlerine girmesinin temelleri ta o günlerde atılmıştı. Fırıncılar Odası 7 TL olan ekmeğin fiyatını 9 TL'ye çıkararak yüzde 28,5'lik bir artış yaptı. Dahası 11 TL olan etliekmek hamurunun fiyatını da 15 TL'ye yükselterek yüzde 36,36'lık bir artışa imza attılar.
Tuhaftır çok gerilere gitmeye gerek yok. Birkaç yıl öncesinde 15 TL'ye yenilen etliekmeğin hamuru 15 TL'ye çıkarıldı. Milli yiyeceğimizin kendisi ise 180 TL'den 220 TL'ye çıkartılarak yüzde 22,22'lik bir artış sağlandı.
Daha geçen hafta devlet , buğday, arpa vb. gibi ürünlerin alım fiyatlarını açıkladı. Yüzde 3 ile yüzde 15 arasında zam verildi. Yukarıda ekmek, etliekmek hamuru ve etliekmeğe gelen zamlar devletin verdiği fiyatın nasıl iki katı civarında oluyor? Fırıncı kardeşlerimizin hakkını da verelim. Son ekmek zammından bu tarafa unun 50 kilogramlık çuvalı, 450 TL'den 640 TL'ye çıktı. Buyrun. Kim haklı kim haksız? Haklı belli değil de haksız belli, vatandaş!
Kurbanlıklar ne olacak peki. Normal bir kurbanda et hesabı yapalım. 25 kilogram et çıksa piyasa fiyatları ile 12 bin 500 TL yapıyor. Bin 500 TL'de kişi başı derisi, kesimi vb. masraf koyalım. Etti mi 14 bin TL. Be kardeşim fiyatlar nasıl oluyor da 25 bin TL'lerde oluyor. İnsanlar, yetiştiriciler ve ticaretini yapanlar ayaklarına sıkıyorlar. Cumaya gidenlerin dahi parmaklarla gösterildiği bu devirde kurban ibadeti de Allah esirgesin rafa kaldırılmasın.
Memleket insanı, yurdum insanı ibadetini yerine getirip bağışını yapar. Sonra mı, tatiline gider, dinlenir.
Ne oldu bizlere?
Bizi biz yapan bizleriz.
Hayırlı bayramlar efendim.