BAKKALIN MEMED…-Kerim ÇINAR- Yeni Meram Gazetesi
Mahalle bakkalı; geniş bir kültürde yer alan tarihsel ve toplumsal bir mekandır. Toplanma, kaynaşma ve buluşma yeridir. Hemen hemen her gün uğranması nedeniyle de mahalle sakinlerine aşinalık yaşanan sıcak bir alandır.
Bakkal; alış-verişe gelen mahalleliyi müşteriden çok komşu, dost ve akraba olarak görürdü. Bu nedenle bakkallar, herkesin maddi ve manevi ihtiyaçlarının karşılandığı ortamlardı. Veresiye defteri tutan, borç gecikince sık boğaz etmeyen, para üstü yerine sakız, gofret veren güler yüzlü esnaflardı. O zamanlar bakkal esnafı; sadece bakkal olmakla kalmaz mahallenin muhtarı, gözcüsü ve gazetecisi gibiydi. Mahalle bakkalı her derde çözüm arardı.
Bizim çocukluğumuzda bakkalda her üründen bulunurdu. Kuru gıdadan gaz yağına kadar hepsi olurdu. Bakkalda su, turşu ve salça satılmaz, bunları mahalleli kendi yapardı. Ancak bakkalda mahalleliye yoğurt mayası temin edebilmek amacı ile her zaman yoğurt bulunurdu Bakkalda ambalajlı ürün bulunmazdı. Tavanda asılı hurma dalı bulunur, bakkalın içerisinde güve, haşereyi önleyecek ilaç olmadığı için naftalin vardı. Hiç kimse de bu kokudan rahatsızlık duymazdı.
Bakkalın bulunduğu mahallede altyapının yoksunluğu nedeniyle kanalizasyon ve su yoktu. İnsanlar telefon için yazılsa da yirmi yılda o telefon gelmezdi. Elektriğin olmadığı o yıllarda gaz lambasıyla idare ederdik.
Çocukluğumuzda mahalle bakkalı, kentin çeperinde seyrek yerleşen evler arasında yaya olarak ulaşılan bir mekandı. Bakkal sahibinin evi ile iç içe olmasından dolayı 24 saat açık olurdu. Ev içerisindeki bağlantı kapısıyla bakkala geçilir, dış kapıya da içeriden ulaşılırdı. Mahalle sakini, bakkal gelip kapısını çaldığında ona pencereden seslenir, “hemen ayağımı giyiyorum” diyerek zamanı tanımlar ve bekletirdi. Müşteri de hoşgörüyle beklerdi.
1970’li yıllarda yokluklar içinde yaşayan mahalleli ihtiyaçlarının giderilmesini beklerken, “su ve elektrik ne zaman gelecek?” diye sorduğunda “Memed’in oğlu askerden gelince..!” diye denilir, bu da zamanın tanımlanmasını gösterirdi.
Bakkalın üç oğlu, üç kızı vardı. Çocukların en küçüğü de Mehmet’ti. Bu sözü duyan mahalle sakinleri durumu anlamaya ve kavramaya çalışmıştı. Çünkü Mehmet o zaman 1 yaşındaydı; büyümesi, askere gitmesi, evlenmesi çocuğunun olması ve o çocuğunun da büyüyüp askerden gelmesi bir tarih aralığını anlatıyordu. Bakkal, uzun olan o zamanı, bu şekilde betimler ve aslında olayın gerçekleşmeyeceğini kinayeli bir biçimde anlatmaya çalışırdı. Bu durum mahalle sakinleri tarafından şaşkınlıkla karşılanırdı. Bakkal bundan sonra her sorunu çözmek için “Memed’in oğlu askerden gelince..!” diye cevap verirdi.
Bugün an ve zaman değiştiğinde; aynı mahalleye gittiğimde altyapının tamamlandığını ancak geleneksel yapının yok olduğunu, büyük ve kapalı sitelerinin olduğu büyük bir mahalleye dönüştüğünü gördüm. Bir gün bu anıları hatırlayarak, o yılların ardından yaşananları ya da geçmişi yeniden demlemeyi mi neyi arzuladıysam bakkalın oğlu Mehmet’i buldum. Kendisi sanayide oto tamircisi olmuş. Onu ziyaret ettiğimde oğlunu sordum. O sırada araç teslimatını yapan gence beni yönlendirdi ve yanına giderek adını sordum. O da “Mustafa” dedi. Anladım ki bakkal dedesinin adıydı. “Askerden geldin mi?” diye sordum. O da “Evet, iki senelik üniversite okuduktan sonra kısa dönem askerlik yaptım, geldim.” dedi. Söz konusu Memed’in oğlu askerden gelmişti. Her şey yerli yerine konmuş, her şey değişmiş, sadece izleri kalmış. Şimdi baktığımda o günkü sözün yerini bulduğunu gördüm. Annemi aradım ve “Memed’in oğlu askerden gelmiş” dedim. Zaman kavramını çok derinden tanımlayan bu kelime karşısında annem; “Öyle mi oğlum..? çok zaman geçmiş” dedi. O da ben de sustuk…
Hayli zaman geçti. Bugün ise, çocukluğumun geçtiği mahalleye gittiğimde bakkalın, eşin, dostun, komşunun kalmadığını gördüm. O bakkalın olduğu yerde şimdi AVM’ler, apartmanlar, siteler ve yapay parklar görüyorum.
Mahalle bakkallarının yerini Market zincirleri aldı. Ancak ne onlar bizi tanır ne de biz onları. Paramız olmadığında veresiye de yazdıramıyoruz, para üstü kaldığında yerine gofret ya da sakız satan da kalmadı.
Önceleri cenazemize bakkal amca gelirdi, ancak şimdi bakkal amca da gelemedi…
Yoksa özlemle duyulan an mı kıymetliydi?
Gelmez diye düşündüğümüz gelecek geldi mi?
Sevgilerimle…