Asgari ücrette fedakârlık tamamen çalışandan beklenmemeli- Hamdi BAĞCI- Yeni Meram Gazetesi
İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonunun perşembe ya da cuma günü yeni rakamı açıklaması bekleniyor. Muhalefet ve işçiler asgari ücretin 30 bin lira olması gerektiğini düşünüyor. İşin doğrusu bugün, ülkemizde oluşmuş piyasada, bir aile açısından oluşabilecek en makul rakamın 30 bin lira olduğu noktasında bizim de bir şüphemiz yok.
Dolara göre hesap ediyorlar asgari ücreti ama burada doğru olmayan bir şeyler var. Çünkü, artık ülkemizde gıda fiyatları dövize göre artmıyor. Klasik bir algı vardır, dolar ile enflasyon aynı oranda artar diye. Bu algı ile hareket ettiğimizde bugün doların 60 lira olması gerekir ama dolar bugün 35 lirayı yeni aştı, euroda ise düşüş trendi hala devam ediyor. Ülkemizde faizlerin çok yüksek olması neticesinde rantiyeciler faizden yüksek kazanç elde ediyorlar ve bu da dövize olan ilgiyi azalttı. Özellikle kur korumalı mevduat hesapları ile de dövizde yükselişin önüne geçilmiş oldu. Orta Vadeli Programda bile (OVP) 2025’te dolar 42,2026 lira olarak öngörülüyordu, fakat 2025’te dolar sanki o rakamlara çıkmazmış gibi görünüyor. Tabi bir ayarlama yapılır da yükseltilirse bilmiyorum, Türkiye’nin de şu anda ihtiyacı olan şey dövizin yükselmesi değil de sanki TL’nin daha değerli hale gelmesi gibi görülüyor.
Fakat işin kötü tarafı şu, döviz yükselmiyor da gıda fiyatları, tüketim malzemelerinin fiyatları, hammadde fiyatları mümkün değil durmuyor. Onlar uçuyor adeta. Bu da girdi maliyetlerini yükseltiyor, ortalama insanların hayatını çekilmez bir hale getiriyor. Ülkemizde son bir iki yıldır gıda fiyatlarına gelen zam, günlük ev ihtiyaçlarına gelen zam dövizin yükselmesi konusunu çoktan aştı. Normalde enflasyon yüzde 45 düzeylerinde ifade ediliyor. Ama gidip herhangi bir markette bir yıllık gıda fiyatı, temizlik ürünlerinin fiyatı değişimine bakın, bütün kalemlerde artışın yüzde yüzün çok üzerinde olduğunu görürsünüz. Enflasyonun yüzde 45 olması bile hal böyle olunca gerçekçi olmuyor. Bu da yeterince etkili denetleme yapılamasından, piyasanın gevşek kalmasından kaynaklanıyor. Fiyatlar uçtukça uçuyor. Serbest piyasa birilerinin vurgun piyasasına dönüştü. Geçen yıl mesela 160 lira düzeyinde alınabilen 5 kiloluk ayçiçek yağı, bugün için 300 lira bandını aşmış durumda. Bu durum, süt, domates, elma, deterjan, peynir, et gibi bütün ürünler için geçerli. Elbette halkın bir tüketim talebi patlaması var, bu da durdurulamıyor, fiyatlar ne kadar artarsa artsın, marketlere giren insan sayısında ya da marketlerin cirolarında bir düşüş olmuyor da bu halkın genelinin durmadan yükselen fiyatların altında inim inim inlediği gerçeğini değiştirmiyor. Gelinen noktada fiyatların artışı döviz artış rakamlarını çoktan aşmış durumda, asgari ücrete dolar bazlı bakmak, bugün için çok yanlış olur, öncelikle onun altını çizeyim.
Peki, şimdi, asgari ücrette fiyat ne olur? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan, asgari ücretliyi enflasyona ezdirmeyeceklerini söyledi. Tabi Sayın Vedat Işıkhan, enflasyon derken reel artışlardan değil de TÜİK’in verilerinden bahsediyor. Bu rakam geçerli olursa, yüzde 45 zamla net 24 bin 653 lira olur asgari ücret.
Bu arada, her yıl olduğu gibi patronlar, milleti ve iktidarı, işçilerini işten atmakla tehdit etmeye başladı. Sanki yüksek kazancını işçileri olmasa sürdürebilecekmiş gibi, asgari ücret yüksek çıkarsa çalıştırdığı işçileri işten atacaklarını söylüyorlar. Fedakârlık yaparız, paylaşırız diyen yok. Zengin olanın sesi de yüksek çıkıyor. İşverenlerin iktidar üzerinde, MÜSİAD, TÜSİAD gibi kuruluşlarla etkili olacağı genel olarak düşünülüyor. Ne kadar acı bir durum. Sanki ürettiği ürüne şu ana kadar asgari ücretin iki misli zam koymamış ve bu süreçten sonra da kademeli olarak asgari ücrete gelen zammın iki mislini yine de koymayacakmış gibi feveran ediyorlar.
O zamanda, öngörülen enflasyon diye bir veri oluşturacaklar, ona göre de zam yapacaklar. O da yüzde 25 olarak ifade ediliyor. Bu da 21 bin küsur liraya tekabül ediyor. Bir de işte Sayın Cumhurbaşkanı millete kıyamamış olacak, o da bir miktar düzenleme yapacak, asgari ücret 22 bin lira açıklanacak, yürürlüğe girecek. Bugün için telaffuz edilen senaryo bu.
Bunu yanlış buluyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bu milletin derdine derman olan bir lider olduğunu biliyor bu millet. Recep Tayyip Erdoğan, bu milletin içinden geldi. Çekilen acıları bilir. Bunun için de fedakarlığın yayılması gerektiğini de bilir. Bakın zenginlerimizin bindiği arabalar, oturduğu evler, yaşadıkları hayatlarda bu süreçte hiçbir değişim olmadı. Ama işçiler, emekliler çöktükçe çöktü. Şimdi de patronlardan iktidarımız biraz fedakârlık beklemeli, tamam asgari ücret 30 bin lira olmasın ama bari 25 bin lira olsun.
Burada şunu da yazayım. Dostlar, ekonominin ezici sürecinden milleti kurtarmak gerekiyor. Asgari ücretin kaç lira olduğundan daha çok aslında Türk Lirasının değerlenmesi, insanımızın insanca yaşayabileceği bir gelir düzeyine çekilebilmesi önemli. Ekonomik istikrar dediğinizde neyi anlayacaksınız? Türk milleti illa fakir fukara mı olacak? Hiçbir zaman aldığı maaşla karnını bile doyuramayacak mı? Sefil, rezil bir millet mi bizim milletimiz? Rezil sefil bir hayat mı reva görülüyor bu aziz millete? Ülkenin yüzde 25’i çılgın gibi zengin yaşıyor, yüzde 75’i ise araba alamaz, ev alamaz, hatta gençleri evlenemez durumda… Bu sürece bir dur diyebildiğinizde ekonomik istikrarı sağlarsınız.
Bir şeylere dur diyemediğiniz, ekonomide sıkı yönetim ilan edemediğiniz sürece, kazık daima vatandaşa olmaya devam edecek ve şartlar bu olduğunda bu millet sizin Şam’a büyükelçilik açmanızla hiçbir zaman ilgilenemeyecek, çünkü kendi derdine derman bulamıyor ki, başka ne onu ilgilendirsin?
Bu devran hiç düzgün bir devrana benzemiyor da bunu kime nasıl anlatacağız, asıl konu bu…