Acımız büyük- Hüseyin TOPTAŞ- Yeni Meram Gazetesi
6 Şubat günü, saat 04.17’de Kahramanmaraş Pazarcık’ta meydana gelen 7.7 şiddetindeki korkunç deprem ile aynı gün 13.24'te 7.6 şiddetinde bir başka büyük deprem ile büyük acı yaşadık. Acımızı tarif edecek kelime yok. Allah’tan depremde hayatın kaybedenlere rahmet, yaralılarımıza şifalar diliyoruz. Milletimizin başı sağ olsun.
Her deprem sonrası deprem öncesi ve sonrası neler yapmamız gerektiğini uzmanlardan dinliyoruz. Her ne hikmetse kısa zamanda söylemler yeni bir felakete kadar gündemden düşer. Yaşadığımız bu depremde göstermiştir ki müteahhitlerimiz de onları denetleyen bürokrasi de fayların altında kalmıştır.
Teknolojini geliştiği, fay hatlarının geçtiği yerlerin en ince ayrıntısına kadar tespit edildiği günümüzde başta hava alanları olmak üzere fay hatları üzerine inşa edilen yapılarda meydana gelen tahribat ve yıkımdaki sorumsuzluklarımızı depreme yükleyerek kimse kendisini temize çıkarmaya çalışmasın.
Japonya’dan bir deprem hatırası
Alpaslan Göktaş arkadaşımız 250 metre yüksekliğinde Japonya Tokyo belediye binasında kafeterya bölümünde kahve içerken başının döndüğünü midesinin karıştığını anlattığı hatırasında önce kahve dokundu zannetmiştim.
Arkadaşım,
“-Yok kahveden değil, bir deprem oldu da ondan, bina sağa sola yattı da ondan, deyince ben, nasıl yani? Kimsede bir telaş yok! Bizler için böyle depremler sıradan olaylar, demişti.
Aşağıya inince, asansör kenarında Japonca yazıyormuş, “Bu bina 250 metre,
Küçük bir deprem bile yukarıda bir metre sağa sola sallar, normaldir,”
Bir taraf deprem olduğu halde hayatın akışı normal olarak devam ediyor diğer tarafta ufak bir sarsıntıda enkaz yığını.
Depremle yaşamayı öğrenen ülkelerden ders almalı ona göre şehirlerimizi inşa etmeliyiz
2020 yılında dünyada yaşanan depremler
Dünyada da depremler oluyor. Hatta 9 şiddetine varan depremler oluyor fakat ne yıkılan binalar bu denli enkaz haline geliyor ne de canlar enkaz altında kurtarma ekibi bekliyor. Hayat normal şeklinde akmaya devam ediyor. Demek ki deprem öldürmüyor depreme karşı tedbirsiz davranmak öldürüyor.
2020 yılında şu ana kadar tüm dünyada 6.5 büyüklüğünün üzerinde 22 deprem yaşanmış. Tüm bu depremlerde dünyadaki can kaybı 152...
ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi (USGS) verilerine göre 2020 yılında dünyada 6 ve üzeri büyüklükte toplam 105 deprem meydana geldi. Bunların 9 tanesi 7 ve üzeri.
Alaska, Jamaika, Rusya, Meksika, Yeni Zelanda, Papua Yeni Gine'de meydana gelen 7 ve üzeri depremlerin sadece 3'ünde ölüm meydana geldi.
Japonya, Şili, Endonezya, Yunanistan, Solomon Adaları ve ABD'de gerçekleşen 6.5 ile 6.9 büyüklüğündeki depremlerde hayatını kaybeden hiç kimse olmazken Meksika'daki 7.4'lük depremde 10, Papua Yeni Gine'de 7.0 büyüklüğündeki depremde sadece 1 kişi yaşamını yitirdi. İzmir'de ise ölen canların sayısı 114 kişi.
Depremin şiddeti ve sonucunda meydana gelen can kayıpları ortada. Bizden daha şiddetli yaşanan depremlerde ölen sayısı neredeyse yok denecek kadar azken bizde neden can kayıpları bu kadar çok olmaktadır? Her deprem sonrası depreme hazırlıklı olmalıyız diye yetkili yetkisiz o kadar konuşma yapılıyor da depremlere neden hazırlıksız yakalanıyoruz? Deprem öldürmez tedbirsizlik öldürür diye ahkam kesiyoruz da bu tedbirler neden alınmadı diye niçin sorgulamıyoruz? Olayın ciddiyetini kavramak için daha kaç deprem yaşamamız gerekecek? Depremlere karşı sloganlar üretmeyelim de tedbirleri uygulamaya geçirelim.
Acilen alınması gereken tedbirler;
Birinci derece deprem bölgelerinde binaların envanteri çıkarılarak yapı güvenliği, yapı kalitesi tespiti yapılmalıdır.
Çok katlı binalarda bulunan asansörler için gösterilen hassasiyet yapılarımız için de acilen uygulamaya geçilmelidir.
Bina altlarında bulunan işyerleri başta olmak üzere zemin katlarda kolon kontrolleri tüm yerleşim yerlerinde acilen yapılmalıdır.
Bina girişlerine bina kimlik kartları mecburiyeti getirilmelidir; Binanın yapılış tarihi, ruhsat tarihi, depreme dayanıklılık bilgisi…
Depreme karşı hazırlığı enkaz kaldırma faaliyeti olarak değil, enkaza sebebiyet vermeyecek tedbirleri almak olarak görmeliyiz.
Her konuda olduğu gibi çözümü bilimde aramalıyız. İçerisinde inşaat mühendisleri, mimarlar, jeologlar gibi uzmanlardan müteşekkil bir “Deprem Bilim Kurulu” oluşturulması ve bu kurulun ortak akılla bir çözüm programı geliştirmesi gerekir. Deprem sonrası TV ekranlarında konuşulup havada uçuşan fikirler yerine, donanımlı insanların bilimsel çözümlerine ihtiyacımız olduğu açıktır. Dünyada deprem sorununu başarıyla çözmüş Japonya gibi ülkeleri başarıya götüren kılavuzun bilim olduğu unutulmamalıdır.
Depremde hayatlarını kaybeden kardeşlerimize Allahtan rahmet, yaralılarımıza şifalar diliyoruz. Bu depremden ders alarak bir daha acılar yaşamamayı temenni ediyoruz.