23. YILINDA AK PARTİ- Mehmet HANÇERLİ- Yeni Meram Gazetesi
Takvimler 14 Ağustos 2001'i gösteriyordu. Adalet ve Kalkınma Partisi( AK Parti) Genel Başkanı, partinin tanıtım toplantısında üzerine basa basa şu ifadeyi kullanıyordu.
“ Artık her şey eskisi gibi olmayacak.”
Belki de bir çoğumuz siyasi bir söylem olarak gördü bu ifadeyi. Sanki her şey güzel olacak ifadesi gibi. Ancak durum, tahmin edilenin aksine gelişti. Meclis aritmetiği öyle bir gelişti ki 3 Kasım 2002 tarihide yapılan ilk seçimde AK Parti yüzde 34,5 oy oranı ile tek başına iktidar oldu. Üstelik parti genel başkanına getirilen yasağa rağmen. Sonrası malum, rahmetli Deniz Baykal'ın da katkılarıyla Bitlis'te bir milletvekilinin istifası dolayısıyla milletvekili ara seçimi yapıldı.
O seçimde Bitlis insanı, eniştelerine destek verdi. Tayyip Bey hem milletvekili oldu hem de Abdullah Gül'deki başbakanlık emanetini almış oldu. Sayın Erdoğan bir taraftan hizmet ederken diğer taraftan vesayet ile mücadele etti. Hafızalarımızı tazeleyelim. Devrin cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve eşinin bir toplantıda Sayın Başbakan'a bakışlarını hatırlayalım. “Bunun burada ne işi var?” bakışı. Necdet Bey, rahmetli Ecevit'e fırlattığı ve piyasaları alt üst eden Anayasa kitapçığını Tayyip Bey'e fırlatamadı.
Dahası mı, rahmetli Erbakan'ı 28 şubat sürecinde siyim siyim terleten Milli Güvenlik Kurulu, Tayyip Bey'e bunu yapamadı. Dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, irtica ile ilgili sözde kendilerinin hazırladığı raporu okurken Sayın Erdoğan'ın “kes lan” bağırmasıyla irkildi ve o saatten sonra hiçbir askeri yetkili racon kesemedi. Tavır önemli.
Hakikaten her şey eskisi gibi olmuyordu. Hükümet onayından geçmeyen hiçbir kuvvet komutanı terfi alamıyordu. Yine onaylanmayan hiçbir vali de görev alamıyordu. Lütfen hatırlayınız, ailenizin bireylerinin isimlerinden sonra hep belleklerimizi kazıyan askeri erkanlar vardı. Çevik Bir, Çetin Doğan, balans ayarı. 28 Şubat'ın binlerce yıl süreceğini belleklerimize kazımaya çalıştılar.
Yine her şey eskisi gibi olmuyordu. 28 Şubatçıları hakim karşısına çıkardılar, hüküm giydiler, sağlık sebepleri ile evlerine gönderildiler. Yarenler amirlerini öğrendiler, devletin memurları oldukları hatırlatıldı. Ellerindeki silah ve mühimmatı sivil hükümete Demokles'in kılıcı gibi kullanmamayı öğrendiler. İç ve dış mihraklara kullanmaya başladılar.
Sahi şu anda genelkurmay başkanımız ve kuvvet komutanlarımızın ismini ezbere bilen var mı? İyi ki Google var. En önemlisi de askeri erkan, başkomutanını reel olarak da öğrenmiş oldu. Şimdikiler 7 sefer gelip 8 sefer gitmiyordu. Zira arkalarında sivil inisiyatif vardı, halk vardı. Her şeyi denediler. Tüm argümanları kullandılar. Seçimde dahi hatırlayanlar bilir, Tayyip Bey'e karşı zıt kutupları bile birleştirdiler. Ekmeleddin İhsanoğlu gibi bir adaya sağdan ve soldan destek verdiler, olmadı. Zira vatandaş, Erdoğan'ı sevmişti ve bırakmadı.
Seçimle yenemeyeceklerini anlayan yoldaşlar, bu sefer kendilerinin besleyip büyüttükleri FETÖ'yü devreye soktular. 15 Temmuz 2016'da darbe girişiminde bulundular. Vatandaş sevdi mi, tamam. Tayyip Bey'in bir çağrısıyla ölüme koştu. Zira ölümü de öldürmüştü. Yine başaramadılar. Ancak içlerindeki uhde de bitmedi ki. Su uyur düşman uyumaz. Sağlığı müsait olursa beslemelerini halife olarak getirme derdindeler. Sonrası hizmet, öncesi hizmet. Tayyip Bey başbakanken merkez ilçe belediye başkanlarını önemli bir toplantıya çağırdı. Şu sözünü hiç unutmam. “Orta sahada top çevirip durmayın, gol atın, gol.”
Yani hizmet edin, hizmetinizi de halka gösterin. Vatandaş da yapılan hizmetleri gol sevinci yaşar gibi yaşasın.
AK Parti tüm rekorları alt üst ederek dünyada ve Türkiye'de hiç görülmemiş şekilde 23 yıldır tek başına iktidarda.
Hizmet sürecinde yorulmuş, mental yorgunluğu yaşayan hizmet erlerini bazen dinlendirdi bazen tekrar çağırdı. Hizmet kervanından ayrılanlar, atlayanlar ve indirilenler oldu ve zaman zaman kadro değişiklikleri yaşanacak. Bu siyasetin gereği, hizmetin gereği.
Ancak mental yorgunluk siyasete, kurumlara sirayet ederse durum vahim olur.
İnsanımız taş üstüne taş koyanı unutmaz. O taşın altına da elini ve gerekirse gövdesini koyar.
Saygılarımla.