DİĞER KATEGORİLER

‘Göreve layık gördüler’

Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü için aday olan Prof. Dr. Tahir Yüksek, kendi anlayışında ‘görev istenmez verilir’ prensibinin geçerli olduğunu belirterek, yukarıdan bu görev için layık görüldüğünü söyledi

İSLAM OYUNLARI 6

Tahir Yüksek kimdir? Kendinizden bahseder misiniz?

1952 yılında Yükselen’de doğdum. İlkokulu şimdiki adıyla Ayşegül Nesrin Okulu’nda, ortaokulu Karma Ortaokulu’nda, liseyi de Karatay Lisesi’nde okudum. Daha sonra Ankara Üniversitesi’nde tıp tahsilimi yaptım. 1966 yılında mezun oldum. Aynı yıl Göğüs Kalp Damar Cerrahisinde ihtisasa başladım. 1,5 yıl Akdeniz Üniversitesi’nde çalıştım. Uzmanlığımı orada tamamladım. Askerliğimi Çamlıca Göğüs Kalp Damar Cerrahisi’nde yaptım. Mecburi hizmetimi Sanatoryum’da tamamladım. 1985 yılında da Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Göğüs Kalp Damar Cerrahisi’ne yardımcı doçent olarak geldim. 1989 doçent, 1996’da da profesör oldum. 2011 Selçuk Üniversitesi rektör aday adayı oldum. 3’üncü çoklukta oy aldım. Nisan 2012’de Konya Üniversitesi’nin ismi değişti, Necmettin Erbakan Üniversitesi oldu. Tıp Fakültesi’nin Konya Üniversitesi’ne bağlanmasından 6 gün sonra Sayın Muzaffer Şeker Hocamdan rektör yardımcılığı konusunda teklif geldi. Daha sonra rektör yardımcısı olarak çalışmaya başladım. O günden bu güne 4 yıla yakın bir süredir Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde rektör yardımcısı olarak çalışıyorum. 3’ü evli 4 çocuk sahibiyim. 7 tane torunum var. Oğlum da şuanda benim okuduğum Tıp Fakültesi’nde öğrenci olarak devam ediyor.  

Neden rektör olmak istiyorsunuz?

Bazı konseptler vardır. Davranış kalıpları vardır. Benim davranış kalıbımda da görev istenmez verilir prensibi geçerlidir. İnsanlar çalışır çabalar kendi kabiliyetlerini ortaya koyarlar ve üst makamlar da veya etrafı da bu kişiye bir misyon biçer. Haa bu, şu işe layıktır der. Onu öne sürerler. Veya yukardaysalar öne çekerler. Bu konuda her vakit kendi sahamla ilgili olarak eğitim araştırma, işte sağlık hizmeti neyse, üniversite öğretim üyeliği görevlerinin en iyisini yapmaya çalıştım ve etrafımda güven oluşturucu davranış kalıbı oluşturmaya gayret ettim. Biliyorsunuz insan Adem’le birlikte mükemmel bir organizma olarak yeryüzüne gelmiştir. Ve bu mükemmeliyeti, organizma olarak, anatomik olarak, fizyolojik olarak yapı itibariyle böyle fiziksel, manevi olarak olgunluk tekamül durmamıştır. İnsan-ı kamil olma noktasına, yani en iyi insan, olgun insan olma noktasına kadar sürer. Bu mücadelenin içinde de insanlar belirli seviyelere kadar erişirler. Tersine gidenler de olur, o da çok aşağılara gider. Yani artık insan olma vasfını da kaybeder. Bu çerçevede bir yapı sergilerken, benim düşünce yapımda, bir görev istenmez, göreve talip olunmaz, ama şu adam bu görevi yapar diye ya içinde bulunduğu toplum onu öne iter, sen bizim liderimiz ol, idarecimiz ol diye toplum onu öne iter. Veya birileri yukarıdan takdir eder kişileri, gel sen şurada çalış diye davet ederler. Ben hayatımda ikisini de yaşadım. 2011’de yapılan ilk seçimde çevremdeki arkadaşlarım kendi aralarında oturup, içimizden kim bu işi yapabilir diye geniş bir istişare yapmışlar ve beni uygun görmüşler. O zaman öyle olmuştu. Şimdi de yukarıdan YÖK Başkanlığı üst yönetimi olarak Sayın Başbakanıma kadar varan bir halkada zincirde bizi böyle bir göreve çektiler, layık gördüler. Yani ben bu seçimle ilgili her iki olayı da yaşadım.

Rektör olursanız hemen yapacağınız ilk 3 proje nedir ya da icraat?

Daha önceki seçimde de taahhüt ettiğimiz, Selçuk Üniversitesi Kampüsü, rektörü uzakta. Kampüs ayrı bir yerde. Tebrik için gelenleri kampüs içerisindeki rektörlük binasında kabul edeceğim demiştim. Ben atandığım gün, görev devir teslim töreni yapıldıktan sonra Selçuk Üniversitesi Kampüsü içerisindeki rektörlük binasında oturacağım. Şehir içindeki rektörlük binasının tarihi dokuya sahip sosyal bir doku olarak kalmasında fayda var. Akabinde özellikle 17-25 Aralık sürecinden sonra çok ciddi bir şekilde bir güven bunalımı söz konusu olduğu için ciddi şekilde mağduriyetler oluştu. Bunların başında da kadro mağduriyetleri var. Personel daire başkanlığından aldığım bilgi 270 civarında öğretim üyesi kadro problemi sebebiyle mağdur durumdalar. Yani bilindiği gibi özlük haklarıyla ilgili mağduriyetler huzuru bozar ve verimi düşürür. Üniversitelerin iki önemli fonksiyonu vardır. Bunlardan birisi eğitim, ön lisans, lisans ve yüksek lisans eğitimi olarak ayrılır. Diğeri de bilimsel araştırmadır. Huzur ortamı yoksa, huzursuzluk varsa bu hizmetleri yapacak olan insanların hizmet kalitesi düşer ve geriye doğru giderler. Eğitim işi yapılırken olmazsa olmazlar vardır. Bu tıp fakültesinde hastanedir,  hastane tıp fakültesinin bir laboratuardır. Halka yönelik olarak sağlık hizmeti yapar. Böyle bir uzantısı var bunun kalite düşer. Diş hekimliğinde yine öyledir. Mühendislik fakültesinde işte fen bilimleri ile ilgili bölümlerde üniversite sanayi işbirliği çerçevesinde yapılan Teknokent ve inovatik çalışmalardır. Bunlar aksar kötüye gider. İşte başka fakültelerde de buna benzer şeyler yaşanır. Yani meselelere çözüm getirici ve hizmet üretici konularda birlik olur. Bu ikinci konuda süratle kadro problemlerinin çözümü için takdir buyururlar, bu görevi bize verdiler, bu işi sen yap diyorlar o zaman bize bu konuda destek olmaları gerekecek. YÖK’ün onun üstünde Başbakanlığın, Maliye’nin ve Personel Daire Başkanlığının.  Kadro bekleyen arkadaşların mağduriyetinin giderilmesi adına süratle işe el atılacak. Ondan sonra da Selçuk Üniversitesi Kampüsü 1975’te kuruldu. Kampüs alanı yavaş yavaş gelişti. Bu döneme göre yapılan projelendirilmelerde şimdi yetersizlikler var. Bu ihtiyaçtan dolayı da bugün öğrendim mühendislik fakültesinde 53-54 bin metrekare kapalı alan var, 9 bin öğrencisi var sadece mühendislik fakültesinin. İşte öğretim üyesi sayısı üniversitesinin en yüksek öğretim üyesi sayısına ulaşmış, 167 öğretim üyesi var. Bir o kadar asistanı ve koca bir kompleks. İhtiyaç oldukça ek binalar yapılmış ama karmakarışık bir yapı. Ne yapılacak yani yeniden projelendirilip kampüs alanında yeni bir alana mı gidilecek yoksa mevcutta bir iyileştirmeye mi gidilecek. İletişim fakültesi bugün baktım dolaştım. Doçent olmuş arkadaşlar, profesörlükleri gelmiş 2-3 öğretim üyesi aynı odada oturuyorlar. Tüm bunlar bir sıkıntı oluşturuyor. Büyüyen gelişen bir üniversite, köklü bir üniversite ama bu gelişime ayak uyduramayan bir fiziki yapı ve iyileştirilemeyen sosyal ortamlar. Üniversite kampüsü içerisinde hastane, geniş kapsamlı bir hastane. Diş hekimliği fakültesinde yoğun hasta ve araç trafiği olan bir bölgede. Toplamı 85 bine varan ama belki kampüs alanında 40-45 bin öğrenci olan bir yerde yaya trafiğinde, araç trafiğinde bir keşmekeş var. Raylı sistemiyle, motorlu taşıtlarıyla birbirine girmiş sıkışmış, yani vaktiyle bunun düşünülmesi lazımdı ama hepsi iç içe girmiş vaziyette ne yapılabilir, alt yapıyla ilgili çok ciddi ve hızlı bir şekilde revizyon projesinin yapılması lazım. Yani öncelikle kadro meseleleri, ikinci olarak gerekli fiziki yapının oluşturulması ve iç huzurun oluşturulması, işin ehline tevdi edilerek idari yaklaşım tarzında inisiyatif verilerek ve ilgili birimler yetkilendirilerek, en sonunda da bunların bu işi yapıp yapmadıkları konusunda sıkı bir denetim yapılmalıdır.  

Rektör olduğunuzda beraber çalışacağınız ekibinizin profili nasıl olacak?

Selçuk Üniversitesi’nin öğretim üyesi ve idareci havuzu her türlü idari ve akademik yapılanmayı rahat ehliyettedir. Onların içinde ehil insanlar vardır.

Sizce üniversitelilik bilinci nedir?

Bu bakış açınıza göre değişir. Üniversitelilik bilinci, kendi büyüdüğüm yerden farklı bir yerde eğitim Aldım. Bu bana çok şey kattı. Gittiğim yerde evlerde kaldım, arkadaşlıklar geliştirdim. Üniversite bilinci özgürce kendi idaresine göre hayatını tanzim eden, etrafındaki baskı unsurlarının etkisinden kurtulmuş bir konumda, kendi doğup büyüdüğü aile ocağından farklı bir konumda yapılırsa daha çok şeyin kattığı bir olaydır. Toplumun kendisine birtakım şeyler verdiği karışık etkileşime açık, hür özgür, gelişimci, toplumu geliştirmeye ileri götürmeye yönelik düşüncelerin geliştiği bir alan diye görürüm.  

Rektör adayının bilimsel alt yapısı size göre nasıl olmalıdır?

Rektörlük idari bir makamdır dolayısıyla bu konuda deneyimli olması lazımdır. Bu da araştırılıyor zaten. Yani kişi aday oluyor. Oylanıyor yüksek oy alıyor ama YÖK’teki mülakatta bakılıyor kendisinin geçmişinde bir idareciliği var mı diye. Ne iş yapmış diye. Hiçbir iş yapmamışsa bunun nesi idareci olacak. Başından aşağıya kadar neler yaptığına bakılıyor. Bu işleri biliyor mu? Yani idare edeceği kurum eğitim kurumu ve araştırma geliştirme. Araştırma geliştirme çalışmaları, bilimsel yaklaşımları nedir? Biliyorsunuz şimdilerde artık konsept değişti. Bir işletme tarafı var bu işin bir de bilimsel tarafı. Şimdi halihazırdaki işleyişte hepsi bir arada yürüyor. Bu özellikleri bünyesinde taşıyan kişi olması lazım. Bu özellikleriyle ön plana çıkmış, kendisini kabul ettirmiş bir taraftan da idareciliğiyle uyumlu çalışmasıyla, uzlaşmacı kişiliğiyle bilinen bir kişi olmasının ön planda tutulması gerekir.

Selçuk Üniversitesi size göre dünyadaki gelişmelere ne denli ayak uydurabiliyor?

Bildiğiniz bizim yüksek öğrenimimiz de sağlık ve teknoloji batıyla yarışır. Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde, dünyanın neresinde hangi işlemler yapılıyorsa burada da aynı işlemler yapılıyor. Dolayısıyla sağlıkta problem yok. Son jenerasyon belki cihaz eksikliği olabilir ama bir alt jenerasyonla yapılabilen çok iş vardır. Teknik alanda da yine öyle yani bizim mühendislerimiz son yıllarda bu Teknokentlerle, inovatif çalışmalarla çok başarılı araştırmalar yapıyorlar. Sosyal bilimlerde geriydik. O bizim için tabi bir handikaptı. Bir sürü problemler yaşıyoruz. Bunların çözümün reçetesini dışarıdan alıyoruz. Ama son dönemlerde stratejik düşünce kuruluşları üniversitenin bünyesinde olmaya başladı. Bu noktadaki geriliğimiz de herhalde kısa küserde telafi edilir. Yani bir PKK belasını 40 senedir hala çözemedik. Mesela Suriye’den 2 milyonun üzerinde göç aldık. Bunu, toplumun geçmişten alıp geldiği reflekslerle, modern yaklaşımla köy kentler, çadır kentler kurarak çözdük. Dünyanın en önemli projelerinden birisidir. Başka kimin başına gelse bu işi başaramazdı. Sosyal proje olarak bu tür projeler başarılı hale geliyor. Biliyorsunuz AKUT’lar ve diğer yardım kuruluşumuzla anında yetişiliyor. Acil servisimiz dünyaya örnek gösterilecek bir organizasyondur. Bunlarla dünya ile yarışıyoruz. Halen daha birbirimizle uğraşma noktasında bir orta yolu bulamadık inşallah bu sosyal projelerle çözülecektir. Ve refaha ereceğiz.  

Türkiye’nin en iyi üniversiteleri arasına girebilmek için öğretim üyesi başına düşen makale sayısı, toplam bilimsel doküman sayısı, doktora öğrenci sayısı gibi kriterlere bakılıyor. Selçuk Üniversitesi bugün sosyal bilimlerde 9. sırada, mühendislikte 10. sırada. Siyasetçilerin sağlık üssü yapmaya çalıştığı Konya’da tıp fakülteleri ise bu sıralamada yoklar. Sizce neden?

Üniversite hastaneleri ana yapı itibariyle eğitimdir. Yani nedir bu eğitimi, Türkiye’nin sağlık problemini çözmek adına sağlık ordusuna tabip yetiştirmektir. Bunu yetiştirirken de laboratuar olarak hastaneyi kullanır. Öncelikli işi budur. Yan iş olarak da sağlık hizmeti ortaya çıkar. Bakanlık hastanelerinde ana yapı, eğitim araştırma hastaneleri hariç halka sağlık hizmetidir. Orda sağlık hizmetini yapacak olanlar için buradan hekim yetiştiriyor tıp fakülteleri. O yüzden Sağlık Bakanlığının hastaneleriyle burayı bu yönden ayırmak lazım. Şimdi sağlık turizmi diye bir şey geliştiriliyor. Burada eğitim diye bir şey yok, yani başka ülkelerdin buraya insan çekerek onlara sağlık hizmeti verilecek, kaliteli ve bunun karşılığında gelir elde edilecek. Tıp fakültesinin böyle bir ana amacı yok. Tıp fakültesi kendi iç bünyesinde iyi hekim yetiştirmek için hastaneleri, poliklinikleri, yataklı kurumları, laboratuarları bu işe verir. Bu işi yaparken de bir taraftan bilimsel araştırma yapılır. Bilimsel araştırma yapabilmek için hekimlerin, çalışanların ekonomik gayelerinin olmaması gerekir. Yani ben daha çok hasta bakayım da daha çok performans puanı alayım, gelirim artsın diye o tarafa yönelmeye başlarsa araştırmadan feragat eder, çekilir oradan ve araştırma sayımız düşer. Son dönemde tıp fakültelerimizin içinde bulunduğu durum bu, bununla izah edilebilir.  

Uyuşturucu ile mücadele federasyonu UBAM’ın son yaptığı açıklamaya göre Konya madde bağımlılığı konusunda ilk 5 vilayetten birisi. Özellikle genç nesilde bu oran epey yüksek. Rektör olarak atandığınızda bu konuda herhangi bir çalışmanız olacak mı?

Bilindiği gibi uyuşturucuyla mücadele önemli bir konu. Özellikle ulusal bir program olarak, ülke olarak sigara içme ile ilgili sosyal bir proje ortaya kondu. Bu projeyi çok da genişleterek hakikaten dünya çapında bir başarıya çıktık ve takdir edildik. Uyuşturucuyla mücadelede aynı başarıyı göstermemiz lazım. Sigarada başarılı olduk ama uyuşturucuda maalesef ciddi eğilim var. Gittikçe yukarıdan aşağı doğru iniyor. Lise ve ortaokul seviyesine kadar iniyor. Bu bir beladır, bir felakettir. Zaman zaman valiliğin bünyesinde toplantılar yapılır bu konuyla ilgili olarak bunlara üniversiteler de destek verirler. Ama ne kadar verilirse verilsin bu bir emniyet işidir, bir üniversite işidir, bir toplumsal iştir, milli eğitimi de ilgilendirir bir taraftan da en yakın aileleri ilgilendirir. Hani herkes evinin önünü süpürürse şehir temiz olur denildiği gibi, herkes çoluk çocuğuna sahip çıkmalı. Sivil toplum çalışmalarının içindeyim zaten, kapımız bu yönde gelecek taleplere açık. Toplum meczuplara sahip çıktığı kadar bu çocuklara sahip çıksa daha da iyi olur.
BENZER HABERLER
30.04.2024 11:38
Devlet Bahçeli: Cumhur İttifakı sonuna kadar vardır ve var olacaktır
30.04.2024 11:34
Konya'nın ilçesinde korkutan deprem!
30.04.2024 11:29
Fenerbahçe maçı biletleri satışa çıkıyor
30.04.2024 11:25
Mersin-Adana otobanında 'yumurtalı çete' iddiaları üzerine denetimler arttırıldı
30.04.2024 11:23
Araştırma: Türk halkının yüzde 71,4’ü kendisini ‘çalışkan’ olarak tanımlıyor
30.04.2024 11:14
Kayınvalidenin yüzüne tüküren koca kusurlu sayıldı