“EY İNSANLAR SİZE SESLENİYORUM” -Lütfi Ayhan- Yeni Meram Gazetesi
Şu anda dünyada yaşayan 8 milyar insana, din, mezhep, ırk, kıta, cinsiyet, yaş, ekonomik ve sosyal statü, okumuş veya cahil, bilgin veya değil… Ayırt etmeksizin sorsak,”bu dünyada en büyük gerçek, inkâr edilemeyecek en büyük hakikat nedir?“ Bu sorunun tek cevabı vardır: Ölüm. Çünkü İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem Atamızdan bu yana doğan her insan ölmüş, gelen herkes gitmiştir. Milyarlarca insandan hiçbiri bu kuralın dışına çıkamamıştır. Rabbimiz, yarattığı tüm insanlara Azrail adlı meleğini göndererek emanetini geri almıştır. Bu ezeli ve ebedi hakikate, “ hayır böyle değil” diyebilecek bir Allah’ın kulu var mıdır? Peygamberler-Firavunlar, zenginler-fakirler, kadınlar-erkekler, çocuklar - yaşlılar, siyahlar - beyazlar, inananlar-inanmayanlar, Müslimler-Gayri Müslimler… “ Hepsi geldi hepsi geçti.
Bendeniz de bu yazımda dünyanın en büyük hakikati olan ölüm olgusuna insanların yaklaşımını ele almak istiyorum. Doğan büyüyen her insan bazen çile çeker bazen huzur bulur; bazen ağlar bazen güler. Bu dünyada sevinçle hüzün, mutlulukla sıkıntı iç içe yan yanadır. Hastalık sağlık, hasret kavuşma, vefa ihanet, âdemoğullarının ayrılmaz birer parçasıdır. Tabi aynı durumlar milletler içinde geçerlidir. Bu gerçeklerin gölgesinde, yaşayan tüm insanlara, tekmil Ademoğullarına şöyle bir soru sorsak ve hepsinin cevabını tek tek okuyup değerlendirsek ne kadar değerli bir veri, ne kıymetli bir ilim elde etmiş oluruz değil mi:?
-Ey insanoğlu! 10 gün sonra öleceksin. Bu son 10 gününü nasıl istersen değerlendir? Bu 10 gün bitince sana son 1 dakika süre verilecek ve senden, tüm insanlara ulaştırılmak üzere bir mesaj, bir öğüt, bir veda cümlesi söylemen istenecek. Sen ne söylersin? Bu suale elbette her insan farklı bir cevap verir. Hele de ayrı dinden, dilden, ırktan, kültürden; farklı coğrafya ve geçmişten insanlara ulaşılsa bu farklılık iyice belirgin olur. (Ben yazımı buraya kadar yazdıktan sonra Whatsaptan, bildiğim mesajlaştığım akrabalara, hısımlara, yeğenlere, arkadaşlara, dostlara, komşulara, ahbaplara… Bu metni gönderip, onlardan “siz bu son dakikada tüm insanlığa nasıl bir mesaj iletmek istersiniz? “ diye sordum. Onlar da lütfedip cevap yazdılar. İşte o cevaplardan bazıları: (tüm cümlelerin başında; ”ey insanlar” hitabı var. Bazı dostlar uzunca yazmışlar ben onlardan bir cümle seçip yazdım.)
-Meğer hayat bir rüya imiş
-Ey insanlar hayat kısa ve fani, o zaman bu hırs bu öfke niye?
-Kalp kırmayın, çünkü kalp kırmak Kâbe’yi yıkmaktan kötüdür.
-Sonsuz bir hayatı şu kısa ömre değişmeyin
-Güzel ahlak üzere olun
-Ölümün olduğu bu dünyada paylaşamadığımız ne?
-Selamlaş, yardımlaş ki dünyada da ahirette de afiyette olasın
-Akıllı olun. Allaha kul Hz Muhammed’e ümmete olun
-Aldanmayınız. Kuvvet ve saltanatınız fani. Merhamet ve tevazunuz baki
-Kendinizi ve ailenizi cehennem ateşinden koruyun.
- Her şeyin boş olduğu şu dünyada bu neyin tasası ve çabası?
-Kibrinize yenik düşüp insanları ezmeyin
-Rabbinize şükredin, acziyetinizin farkında olun, Allah’a sığının.
-Kuranda “Ey insanlar” diye başlayan ayetlerden birini zikrederdim…
Yazının istiabından dolayı tüm mesajları yazamadım. Yazılanların ortak yönü, dünyanın faniliği, Ahiretin sonsuzluğu, güzel ahlaklı olmanın gerekliliği. Bu da normal, çünkü yukardaki soruya farklı cevap yazacak inanç kültür ve ideolojiye sahip tanıdıklarım yok. Doğrusu bir Ateistin, bir dinsizin, bir Hristiyan’ın, bir Yahudi’nin, bir Budist’in… Cevabını da bilmek isterdim.
Not: Kur’an’da rabbimiz “ey!” hitabını çokça kullanmıştır; Ey Kitap Ehli!, Ey İsrail oğulları!, Ey Kâfirler!, Ey Âdemoğulları!, Ey Nuh’un çocukları!, Ey Cahiller!, Ey sapkınlar!, Ey Mücrimler!, Ey Cin ve insan topluluğu!, Ey Peygamber!, Ey huzura ermiş nefis!, Ey Benim kullarım! Ey insanlar 23, ey müminler 89 civarında tekrarlanmıştır.